Asgari Ücret Komisyonu üç kez toplantı. Üç toplantıdan bir sonuç çıkmadı. Sadece Türk-İş son toplantı öncesi çalışanların müştereken belirledikleri ve kapalı zarf içerisinde noter’de mühürlenen zarfı son toplantı sonrası açtı. Türk-İş’in teklifi 29 bin 583 Lira olarak kayıtlara geçti. Bu konuda ne yazık ki işveren tarafından bugüne kadar hiçbir rakam telaffuz edilmedi. Türk-İş’in teklifi ortada hakem olarak durduğunu söyleyen çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı tarafından da kabul edilebilir gibi görünmüyor. Ortada bir gerçek var ki Türk-İş’in açıkladığı rakam bile asgari ücret konusunda az olmasına rağmen ülke gerçekleri de başka tabloyu ortaya koyuyor. Hükümet kanadı “enflasyonu azdırmayacak!” rakam yaklaşımı içerisinde. İşveren tarafı ise “rakam ne olursa olsun devlet bazı alacaklarından fedakarlık yapsın!” anlayışında… Yani ortaya çıkacak rakam tam anlamıyla “Yıldızlara baktırdım, fallarda çıkmıyorsun. Seni görmem imkansız, imkansız, imkansız Rüyalarım olmasa...” şarkısının sözlerini aklıma getirdi…

Yani Türk-İş çıtayı yukarılara koysa da bu teklifin ne işveren, ne de hükümet kanadından destek bulması öylesine zor ki.. Hatta, “seni görmem imkansız, rüyalarım olmasa!” sözlerinin tam karşılığı bu olsa gerek…. Yıldızlara da baksak, fallara da baktırsak durum fena… Bu arada söz konusu rakamların aynı zamanda bir başka tehlikesi daha var. Eğer asgari ücret beklentilerin üzerinde belirlenirse iki seçenek ortaya çıkacak çalışanlar açısından, “Ya asgari ücretin altında rakamlara çalışmak zorunda kalanlar olacak, Ya da yeni asgari ücretle birlikte insanların bir bölümü işsiz kalacak ve yeni bir istihdam sorunu ortaya çıkacak!”

Şöyle diyebilirsiniz, “Asgari ücretin altında işçi çalıştırmak da çalışmakta yasal değil!” Doğrudur, hatta sigortasız çalışmakta, çalıştırmak da aynı şekilde yasal değil. Ama her şeyin bir çözümünü bulduğumuz gibi bu duruma karşı da çözüm üretildiğini herkes biliyor. Zaten temel sıkıntıda burada değil mi? Sadece çalışanlar tarafından baktığımızda bunun bir haksızlık olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bir de bu olayın işveren tarafı mevcut. Burada işverenden kastım kesinlikle kurumsal çok büyük firmalar değil küçük ve biraz da orta ölçekli işletmeler açısından zor bir dönem başlıyor. Ne yardan ne de serden vazgeçmek kolay değil..

Her yeni yılla birlikte işverenin önüne yuvarlanan çığ gibi büyük rakamlar karşısında insanların paniklemesinden daha normal bir şey olamaz. Bir anda personel giderleri, SGK primleri ve yükselen vergi ödemeleri gerçekten küçük sermaye sahipleri açısından çok kolay hazmedilebilecek şeyler değil. Hele böyle enflasyonist ortamlarda öngörülebilir bir ticari hayatta yoksa önümüzde gerçekten sıkıntılarda gözümüzde büyüyordur.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, “Bu hafta içerisinde asgari ücreti mutlaka açıklayacağız!” diyor. Ama kimse ortaya çıkacak rakamdan sonra hayal kırıklığı yaşamasın. Peşin peşin söyleyeyim, bu defada hem işverenin, hem de hükümetin istediği rakamın dışına çıkılacak gibi durmuyor asgari ücret…

Hayal etmek güzeldir, hayallerin peşinden gitmekte.. Ama her defasında avucumuzdaki ile yetinmek yerine avucumuzdakilerin bir bölümünü de kaybedeceğimizi bilelim. Zira Türkiye ekonomik olarak çok anormal bir dönemden geçiyor. Vereninde, alanında mutlu olmadığı bir dönemi ben hayatım boyunca ilk kez yaşıyorum.