Son dönemde CHP’nin yönetiminde olan belediyelerdeki “Kent lokantası” veya “Halk Lokantası” uygulamasına ayak uydurularak Eskişehir’de “Halk Lokantası” hizmete açıldı. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi de modaya uydu. “Halk Lokantası” açılırken bir dizi eleştiri de yapıldı. “Esnaf Lokantalarının zarar edeceği, yerel yönetimlerin ticaret yapamayacağı” gibi eleştirilere rağmen 4 kap yemeğin 65 TL’ye verildiği lokantada uzun kuyruklar oluşmaya devam ediyor. Saat 12.00 ile saat 15.00 arasında yaklaşık Bin vatandaşın yararlandığı bu “Halk Lokantası”nın açılmasının üzerinden bir haftadan fazla zaman geçti. Dün yine esnaf lokantalarını dolaştım. Baktım ki öğle vakti yoğunluğu geçmişten yine farklı değildi. Birkaç esnaf lokantası sahibi ve çalışanı ile ayaküstü sohbet ettim. Onlar “Halk Lokantası”ndan değil gıda fiyatlarına yetişememekten şikâyetçiler. Sonra Halk Lokantası’nın kuyruğuna baktım manzarada değişen bir şey yoktu. Sadece uzayıp giden kuyrukta birkaç öğrenci fark ettim. Diğer vatandaşlar ise bildiğimiz çarşı pazar yapan emeklilerden ibaretti. Yine biraz da garibanlardan oluşan kuyrukta öyle gerçekten ihtiyaç sahibi olmayan pek de kimseyi göremedim. Yani herkes kendi nasibini yiyor. Belediyenin açtığı lokanta esnafın işini olumsuz etkilemiş gibi görünmüyor. Bugün “Halk Lokantası”na gidenler düz zaten esnaf lokantalarının müdavimleri değilmiş bunu anlamış olduk.

***

“Eski-yeni Türkiye” de değişenler neler?

Zaman zaman “eski Türkiye-yeni Türkiye” polemiği yaşanır. Neyin eski Türkiye’ye neyin yeni Türkiye’ye ait olduğunu, hangisinin iyi, hangisinin kötü olduğu şeklindeki yorumlar kişilere göre değişiyor. Bizim mesleğimizi sahada icra ettiğimiz günlerde gazeteciler ile kurumlar ve kurumların yetkilileri arasında sağlıklı ilişkiler kurulur, sağlıklı bilgiler alınırdı. Hatta kurumların başındaki yetkililer gerçekten tartışılır olmakla birlikte ehliyet ve yetki sahibi olarak görevlerini icra ederlerdi.

Muhakkak ki bugünde kurumların başında yetkin ve liyakat sahibi amirler de olabilir. Hatta öyle tanıdığımız amirlerde var. Ancak zamanın akışı içerisinde değişim ve dönüşüm kurumlarda oldu. Önce direk sıcak ve samimi ilişkilerin arasına her kurum bir basın danışmanı koydu. Kurumların yazılmasını istediği şeyleri fotoğraflı veya görüntülü bir şekilde hazır malzeme olarak gazetelere ve medya kuruluşlarına gönderdiler. Şimdilerde artık bu tür ilişkiler bile izne bağlı hale getirildi. Sağlıklı ilişkiler zinciri böylelikle kırılmış oldu. Artık bugün kurumlar adına bir açıklama yapılacaksa b açıklamaların bile tek bir merkezden, tek bir adresten yapıldığına tanıklık ediyoruz.

En kritik konularda bile kurumlar adeta sessizliğe bürünüyor, bir açıklama yapılacaksa bile herkes birbirini gösteriyor. Ortada bir sorun var, bir tartışma konusu varsa bu konuyla ilgili en sağlıklı bilgiye o kurumun temsilcisinden ulaşabilirsiniz. Ama onlara galiba “eski Türkiye”de kaldı. Neyse tartışma konumuz bu değil.

Bana göre eğitimle ilgili konuya Milli Eğitim Müdürü, sağlıkla ilgili konuya Sağlık Müdürü, Çevre ile ilgili konuya Çevre ve Şehircilik Müdürü, ormanla ilgili konuya Orman Bölge Müdürü anında cevap vermeli. Bu konuda asla kurumların amirlerini de suçlamıyorum, ancak yukarıda belki de saymadığım pek çok kurumda vardır. Burada kimseyi hedefe de koymuyorum, konulmasını da istemem ben değişen şartlara dikkat çekiyorum hepsi bu kadar. “Her şey yolunda mı?” diyecek olursanız, gerçekten her şeyin yolunda gittiğini söylemek pek de mümkün değil.