2016 yılından bu yana kalıcı yaz saati uygulaması sebebiyle özellikle okula giden çocuklarımız karanlıkta yollara düşmek zorun da kalıyorlar. Bu konuda çevremde bulunan çok sayıda öğrenci velisinden şikayet alıyorum. Şöyle düşünün okula giden çocuklarımız henüz güneş doğmadan yola düşmek zorunda kalıyor. Sabahın köründe uykusunu tam alamamış bir çocuk ilk dersi güneş doğarken almaya başlıyor ve ilk ders boyunca uykusunun açılması için mücadele ediyor.

Sadece çocuklar için değil çalışan anneler içinde aslında çok büyük bir sorun. Çocuğu uykusundan uyandıracaksın, kahvaltı etmesi için mücadele edeceksin, onu okula hazırlayacaksın karanlıkta ya servise bindireceksin ya da kendin okula bırakacaksın. Gerçekten çok zor bir durum.

Çalışanların konumu da bundan farklı değil. Özellikle Türkiye’nin yarısında böyle bir düzen oturtmak zorunda kalıyor insanlar. Bu kalıcı yaz saati uygulamasının gerekçesi ne, “enerji tasarrufu!” Gerçekten böyle bir tasarrufu olduğuna inanıyor musunuz? Ben şahsen inanmıyorum. Hatta enerji tüketimi böyle bir uygulama sebebiyle artıyor. Erkenden konutlardaki ışıklar yanıyor, devlet dairelerinde, sokaklarda işyerlerinde enerji kullanımı artmaya devam ediyor. Tasarrufu bunun neresinde?

Bu yanlış uygulamada neden bu kadar ısrar ediliyor bunu da anlamak o kadar kolay değil. Niye? Mantıklı bir açıklamasını yapabilen de yok. Ne bakanlık, ne işin uzmanları bu konuda kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapabilmiş değiller. Enerji tasarrufu ile ilgili bir ölçek de yok elimizde. O halde özellikle çocuklarımız için bir düzenleme yapmanın imkanı niye verilmiyor?

Bazı bölgelerde özellikle eğitim kurumları ile ilgili düzenleme valilerin yetkisine bırakılıyor. Yahu valilerin yetkisine bırakana kadar toptan bir düzenleme yapmak çok mu zor. Böyle bir karar alınsa “geri adım mı atmış olacaksınız?” Bence gelin bu yanlıştan vazgeçelim. Çocuklarımız için, geleceğimiz için vazgeçelim. Gerçekten çocuklarımıza yazık ediyoruz.