Şu aralar TBMM’de 2025 yılı bütçe görüşmeleri yapılıyor. TBMM Bütçe Komisyonu’nda bakanlıkların bütçeleri tek tek ele alınıyor. Bakanlar sıra kendilerine geldiğinde bütçelerinin sunumlarını yapmak ve eleştirileri dinlemek için komisyona geliyorlar…
İşin doğrusu bütçe denildiğinde geçmişte insanlar bir heyecanlanırdı. Gerçekten bütçe görüşmeleri sırasında hem iktisadi hem de siyasi tartışmalar olurdu. Öyle siyasi tartışmalar olurdu ki bazen gülme krizine bile girebilirdiniz. Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş ve diğerleri hükümetlerin sunduğu bütçeleri eleştirmek için çok ciddi hazırlıklar yaparlar, genel kurul salonlarından sataşmalar olur bu sataşmalara anlık tepkiler verirler ve bütçe görüşmeleri de radyo ve televizyonlardan canlı olarak yayınlanırdı.
Peki, durum şimdi nasıl? Bütçe görüşmelerinin yapıldığından sokaktaki vatandaş eğer bizim gibi gündemi takip etmek zorunda değilse hiçbir şeyden habersiz bir konumdadır diyebilirim. Sokakta “TBMM’de bütçe görüşmeleri yapılıyor, bu görüşmeler hakkında bir bilginiz var mı?” diye bir soru yöneltseniz hiç olumlu bir cevap alacağınızı düşünmediğim gibi, “O da ne, bütçe mi görüşülüyor?” diye soranlarda olabilir…
Size sadece 1991 yılında Türk siyasetine damga vurmuş Süleyman Demirel’in bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı tarihi konuşmadan bir kesit aktarayım. Özal’ın vefatının ardından TBMM tarafından Türkiye’nin 9’uncu Cumhurbaşkanı da seçilen Demirel diyor ki; “Türkiye'nin birinci sorunudur enflasyon. Hakikaten bugün, enflasyon dediğiniz halk günlük yaşar, halkın birinci sorunu geçim sıkıntısıdır. Esas enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlakı bozar, borcu olan borcunu ödemez, alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır. Onun için batılılar, enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler. Tek kollu canavar derler. Batı enflasyondan fevkalade çekinir.”
Bugün yaşadığımız gerçekliğin en somut tarifini merhum Demirel o gün gerçekten çok net ifadeler ile anlatıyor. Bugün sistem değişti, tartışmalar bile çok farklı bir platformda yürüyor. Bütçe görüşmelerinde iktidarı atanmış Cumhurbaşkanı Yardımcısı temsil ediyor. Bakanlar genel kurulda sadece kendi bakanlıklarının bütçeleri görüşülürken yer alıyorlar. Dolayısıyla bütçe görüşmeleri ile ilgili asıl tartışmalar komisyonlarda yapılıyor. Ancak komisyonlardaki tartışmalarda geçmişte olduğu kadar ilgi çekmiyor. Bir taraftan meclisteki komisyonda görüşmeler sürerken dışarıda vatandaş kumrular gibi düşünüyor. Emin olun emeklisi, asgari ücretlisi, dar gelirlisi, küçük esnafı, hatta biraz daha ileri gidelim, tüccarı ve sanayicisi de kumrular gibi düşünüyor. Hiç kimse hayatından memnun değil, yakın gelecekten de umutlu değil. Her ne kadar iktidar mensupları, “çalmadık kapı, sıkılmadık el, girilmedik ev bırakmayacağız” deseler de ben şahsen merak ediyorum, hangi kapıları çalacaklar, hangi eli sıkacaklar, hangi eve girecekler?
Bu arada ana muhalefet başta olmak üzere muhalefetinde vatandaşın sorunları ile çok ilgili olduğunu düşünmüyorum. Kendi sorunları ile boğuşmaktan, iktidarın kendilerine biçtiği gündemdeki rollerini oynamaktan başka bir etkinlikleri yok. Yahu gerçekten ben kumrular gibi düşünen insanların umudunu arttıracak yeni bir başarı hikayesine ihtiyaç var. Bu başarı hikayesine dair de bir ışık ufukta görünmüyor. Yaklaşan kış kıyamet de işin vatandaş açısından tuzu biberi olacak gibi duruyor. Ne diyorlardı, “2024 yılı 2023’den, 2025yılı 2024’den daha iyi olacak!” bence tam tersi oldu ve tersi olmaya devam edecek!