Vaktiyle bir padişah kendisine bir vezir bulmaya karar vermiş ve böyle kocaman bir kapı yaptırmış. Yaptırdığı kapının ortasına onlarca kilit yaptırmış. Kimisi sürgülü, kimisi halka kilit vesaire derken baştan aşağı her tarafa kilit yaptırmış. Ve ondan sonra vezir adaylarını bir bir buyur etmiş.
İlk giren adama demiş ki: “Sen benim vezirim olmak istiyorsun, değil mi?” O da demiş: “Evet efendim.” Padişah: “Eğer benim vezirim olmak istiyorsan, şu kapıyı anahtar kullanmadan, levye kullanmadan, hiç bir alet kullanmadan açmanı istiyorum” demiş. Vezir adayı şöyle bir dönmüş kapıya, bakmış ve demiş ki: “Efendim bu mümkün değil, kaldı ki anahtar bile olsa bu kapıyı açmak saatler sürer.” Padişah: “Peki, sen git ötekisi gelsin.” Öteki gelmiş, ona aynısını söylemiş, O demiş: “Efendim mümkün değil anahtar bile olsa…” Öteki gel, öteki gel falan derken, en son vezir adayı girmiş içeriye. Padişah demiş ki: “Sen vezir olmak istiyorsan, şu kapıyı anahtarsız, levyesiz, hiç bir alet edavat kullanmadan açmanı istiyorum.” Adam şöyle bakmış kapıya, bakmış, dönmüş demiş ki padişaha : “Devletli Sultanım! Aslında aklım der ki: ‘Bu kapı böyle açmaya açılmaz.’ Lakin bize itmek düşer” demiş ve elini uzatıp o kapıyı şöylece ittiğinde kapının açılıverdiğini ve aslında kilitlerin hiç birinin kapalı olmadığını görmüş.
Hikaye böyle… Zahmetsiz, denemeden bir başarı hikayesi yazmaya kalkmak sonuç alınabilecek bir şey. Hayatta bazen bazı işleri yapabilmek için bakmak, denemek gerekir…
Siyaset de böyle bir şey. Denemeden, cesaret etmeden “armut piş ağzıma düş!” diye bekleyenlerin hayat hikayeleri ile doludur siyasi tarihimiz.
Peki, bunları niye yazıyorum? Eskişehir’in siyasetinde öyle şeyler oluyor ki kocaman kocaman adamlar oturmuşlar yorum yapıyorlar… Hiç halkın iradesi ne olur, halk bu konuda ne düşünüyor diye soran yoktur. Yerel seçimler yaklaşıyor herkes gözünü Ankara’ya dikmiş. Ankara’daki sınavı geçmek için çalışıyor. Herkes “Ankara ne düşünüyor?” onu sorguluyor. Yerel seçimler öncesi Ankara’nın gözüne girince sorun çözmüş olduklarını düşünüyorlar. Halbuki yerel seçimde kararı verecek olan Eskişehirliler. Onların ne dediğini önemseyen aday adayları hem halkın nabzını tutan hem de partisinin görüşlerini önemseyenlerin bir adım önde olduklarını söyleyince kahin olunmaz. Ancak genel merkezlerin halkın taleplerini göz ardı ederek “biz yaptık oldu” mantığıyla dayattıkları adaylar bugüne kadar bir başarı hikayesi yazamadılar ne yazık ki…
Eskişehir doğrusunu isterseniz bir değişim rüzgarı esiyor. “Değişim” deyince hemen CHP’den bahsettiğimizi falan düşünmeyin. CHP’de, AK Parti’de, MHP’de, İYİ Parti’de hangi siyasi partide olursa olsun bir değişim talebinin dikkate alınması gerekiyor. Çünkü Eskişehir bu saatten sonra durağanlığı kaldırabilecek pozisyonda değil. Eskişehir’deki değişimde ya yönetenler kendilerini değiştirecek, ya da Eskişehirliler bir şeyleri değiştirecek. Bütün samimiyetimle söylüyorum bunu kafamdan uydurmuyorum. Gidin biraz siyaset mürekkebi yalamış insanlarla oturun sağdan, soldan sohbet edin ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Birilerine hatırlatalım. Eskişehir özel ve güzel bir şehirdir. Eskişehir Türkiye’nin ortalamasıdır. Eskişehir insanı dayatılanları değil, kendisine dokunanları daha fazla önemser. Eskişehir kendini önemseyenleri önemser. Laf olsun diye değil, gerçekten sokaklarının tozunu yutmuş, kendisine yakın durmuş, güldüğünde sevincine, ağladığında hüznüne ortak olanları unutmaz. Adayın siyasi kimliğini değil, siyasi kişiliğini önemser. Anketler falan Eskişehir’de çoğu kez ters köşe yapar insanları. Sorunlara hep uzaktan bakanlar yerine çözümleri deneyerek bulanlar bu defa kazanacak!.