O kendini hiç unutturmuyor da, umursayan yok! Ülkemizin deprem gerçeğini herkes biliyor. Depreme karşı alınabilecek bir önlem yok. Depremi çok önceden duyuracak bir sistem de henüz keşfedilmiş değil. Ancak bazı veriler ve bilimsel araştırmalar ışığında yapılan değerlendirmeleri de dikkate alıyor muyuz, işte o konuda bir öngörümüz yok. 6 Şubat depremlerinin üzerinden 3 yıl geçti. Resmi rakamlara göre 53 bin vatandaşımızın canına mal olan ve yaklaşık 13 milyon vatandaşımızın hayatını olumsuz etkileyen, Türkiye ekonomisine çok ciddi yükler bindiren 6 Şubat depremlerine rağmen ülke olarak ne yapıyoruz?
Elbette bazı adımların atıldığına tanıklık ediyoruz. Ama bu atılan adımların yeterliliğini tartışmaya açmaya bile gerek yok. Uyaranların sayısı bir hayli fazla, ama uyarıları dikkate alanların sayısı bir o kadar az. Ülkede en önemli sorunların başında kentsel dönüşüm geliyor. Kentsel dönüşümün hızlandırılması yapı stokunun yenilenmesi en azından insanların can güvenliğinin de kısmen sağlanmasına yardımcı olur.
Hepimizin olaylara önce global, sonra da yerel bakmak zorunluluğumuz var. Örneğin Eskişehir direk olmasa bile en direk yani dolaylı olarak olabilecek depremlerden etkilenmesi mümkün şehirlerden birisi. Yani “bana ne?” diyecek durumda değiliz. Söz konusu olan insan hayatı olunca böyle yaklaşamayız..
Sonra Eskişehir tabir yerinde ise “üf desen yıkılacak 6 bin binadan” söz ediliyor. Yani acilen dönüştürülmesi gereken 6 bin bina… Gerçekten rakam olarak küçük görülebilir ama tüm boyutları ile ele alındığında rakamın ne kadar büyük olduğunu fark edebilirsiniz. 20 bin yapının acilen dönüştürülmesi de öneriliyor. Bu rakamları kafamızdan uydurmuyoruz. Büyükşehir-Odunpazarı- Tepebaşı Belediyeleri ile İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi ile bir işbirliği protokolü imzaladılar. Yapılan fiziki denetimlerin sonucunda ortaya çıkan tablonun verilerinden hareketle rakamları yazıyorum.
Önlem deyince aklımıza çadır, konteynır ve ceset torbası biriktirmekten başka bir şey gelmiyorsa insan hayatına hiç değer vermiyoruz demektir. Önlemleri bir bütün halinde değerlendirmek ve asıl insanı güvenli binalarda yaşatmaya çalışmak temel hedefimiz olmalıdır. Bunun içinde her türlü bürokratik engeli aşmak, her türlü düzenlemeyi yapmak yerel ve merkezi yönetimlerin işbirliği ile mümkün olur.
Sadece biz değil örneğin Japonya’da bir deprem ülkesi. Ama oralarda olan çok büyük depremlerde bile hayatını kaybeden insanların sayısı nerede ise sıfıra yakın iken biz neyi bekliyoruz acaba.. Bizim öncelikle her alanda olduğu gibi yapı stokumuzu da yenilerken insan hayatını önceleyen katı kuralları hayata geçirmekten başka çaremiz olmadığını biliyoruz. Ama gerçekten öyle mi yapıyoruz? Bu konuda gerçekten emin değilim.
Şu son birkaç günde Ege denizindeki hareketlilik ve AFAD verilerine göre 400’den fazla sarsıntının neye sebep olabileceğini bilmiyoruz. İşin doğrusu hem ülke olarak hem Eskişehir olarak acelemiz var. Yenilenmeye ve yenilemeye ihtiyacımız olduğu açık. Siyasi mülahazalar ile birbirimizin ayağına çelme takmak yerine yarınlara dair bu ülke insanını yaşatabilmek adına ne gibi adımlar atabiliriz onlara bir bakalım isterseniz. Hem ülkenin hem de Eskişehir’in buna ihtiyacı var.