Ekonomideki domino etkisi yapan en önemli araç akaryakıt ve enerji fiyatları, bunu en yalın haliyle sokaktaki çocuk bile bilebilir. Akaryakıt ve elektrik fiyatlarına yapılan küçücük bir zam bile iğneden ipliğe her şeyde fiyat artışı anlamına gelir. Serbest piyasa koşullarında bugüne kadar hiç zammın geri çekildiğine tanıklık etmedim. Enerji fiyatlarının artışından etkilenmeyen bir ürün olmaz. Son günlerde piyasalarda ısrarlı bir şekilde “Benzin ve motorinde Cumhuriyet tarihinin en büyük indirimi” değerlendirmeleri yapılan indirim gerçekleşti. Günlerce konuşuldu. Ham petrolün varil fiyatı 63 dolarla kadar inince piyasalardaki beklenti yükseldi ve 2.64 kuruşluk indirim hem motorinde hem de benzinde gerçekleşti. Ham petrolün varil fiyatının 100 doların üzerinde olduğu gerekçesiyle 45 TL sınırını aşan akaryakıt fiyatlarındaki bu küçük indirimi büyük indirim(!) diye takdim etmek benim aklımı almıyor. O kadar reklamı yapılan indirimler taksit taksit şöyle gerçekleşti: “Brent petrol fiyatlarının gerilemesiyle birlikte bu hafta akaryakıt fiyatlarında üst üste indirimler yaşanmıştı. Otogaz, motorin ve benzine üç gün arka arkaya yapılan indirimlerin ardından akaryakıt cephesinde düşüş trendi sona erdi. 8 Nisan’da otogaza 82 kuruş, 9 Nisan’da motorine 2 lira 64 kuruş, 10 Nisan’da ise benzine yine 2 lira 64 kuruş indirim uygulanmıştı. 11 Nisan’da ise benzinde 1 lira 36 kuruşluk bir düşüş daha gerçekleşti.”
Bu fiyatlar günlerce beklendikten sonra uygulanırken tüketicinin sevinci kısa sürdü. Kısacası insanların hevesi boğazında kaldı. Neden mi? Uluslar arası piyasada petrol fiyatlarının yükselme eğilimine girmesi akaryakıt ürünlerine yeni bir zam haberini de beraberinde getirdi. İki gün bile sürmeyen indirim sevincinin ardından benzine zam haberi geldi. Yani uygulama şöyle; ”Taksit taksit indir, sonra topluca bindir!”
“Yahu bu sıradan vatandaşı niye bu kadar ilgilendiriyor?” diye sorabilirsiniz. Hatta soruyu şöyle sorabilirsiniz “Siz motorinle mi çalışıyorsunuz, benzinle mi?” Hani bir dönem Hazine ve Maliye Bakanı doların fırladığı günlerde kendilerine yakın bir gazeteciye, “Siz dolarla mı maaş alıyorsunuz?” diye sormuştu ya… Tam da onun benzeri bir soru değil mi?
Tarlada traktör motorinle, sulamada kullanılan santrifüjler elektrik ile çalışmıyor mu, tarladan hale, halden satış merkezlerine nakliye işleri elden ele mi yapılıyor onları motorinle çalışan TIR’lar taşımıyor mu? Çiftçinin tarlasına attığı gübre, imalatçının makinesi ve parçaları dolarla alınıp satılmıyor mu? İnsanlar işlerine bisikletle mi gidiyor? Özetle her hareketin temelinde akaryakıt ve enerji giderleri ile imalattaki döviz fiyatlarındaki artışlar etkili olmuyor mu?
Elbette kimse akaryakıt ile ya da elektrikle çalışmıyor. Ama üretimin temelinde akaryakıt ve diğer enerji giderleri maliyetleri öyle bir etkiliyor ki… Şimdi bu yazıyı okuyanlar “bunu bilmeyen var mı?” diye sorabilir. Hatta saçmaladığımızı bile düşünenler olabilir. Ancak ne diyordu şair, “Geç anladım taşın sert olduğunu, ateş yakar, su insanı boğarmış!” Ben de bu konuya dikkat çekmek istedim. Fiyatlar artarken bir gün bile beklemeyenler fiyatlar inerken taksit taksit indirimi öyle bir anlatıyorlar ki, “DEV İNDİRİM!” indirimin miktarına bakıyorsunuz ve “dağın fare doğurduğunu” görüyorsunuz…
Ne diyelim pireyi deve yapmakta üstümüze yok. Ama asla deveyi pire yapamıyoruz. Sonra da “Siz benzin ve yada motorinle mi çalışıyorsunuz?” diye sormadan edemiyoruz…