Eskişehir ile ilgili çok kimlikli ve çok tanımlı bir kent diyenler haksız değil. Örneğin Eskişehir bir tarım kentidir denildiğinde Uçsuz bucaksız Alpu, Çifteler, Sivrihisar, Mahmudiye, Beylikova, Seyitgazi, İnönü ilçelerine bir bakın. Şeker pancarı, tahıl ürünleri, kuru fasulye ne ekerseniz biçersiniz.. Sarıcakaya ve Mihalgazi ilçelerinin değeri de bir başkadır. İç Anadolu’nun Çukurovası sebze ve meyve bahçeleridir adeta… Hatta bir adım öte gidelim sahip olduğu klima iklimi dolayısıyla son yıllarda zeytinciliğinde artık bir değer haline dönüştüğü iki ilçemizdir. Bazı bölgelerinde narenciye ürünlerinin yetiştiğine de tanıklık ediyoruz…

Eskişehir eğitim kentidir dediğimizde ise üç üniversite aklımıza geliyor. Üniversitelerin adı gibi anası olan Anadolu Üniversitesi, Osmangazi ve Eskişehir Teknik Üniversiteleri yaklaşık 70 bini örgün yine AÖF vasıtasıyla açık öğretimi dahil ettiğimizde milyonlarca öğrenciyi bağrında barındıran bir eğitim kentidir Eskişehir…

Eskişehir aynı zamanda bir sanayi şehridir. Türkiye’nin en modern ve düzenli, her türlü ihtiyaca cevap veren ve yaklaşık irili ufaklı binden fazla sanayi kuruluşunu bağrında bulunduran Organize Sanayi Bölgesi Türkiye’deki sanayi kuruluşları arasında katma değerli ürünler üreten en önde gelen bölgelerinden birisi… Hatta TUSAŞ ve EOSB ’de bulunan bazı firmaların katkıları ile havacılık sektörünün öncü kuruluşlarını bağrında barından kenttir Eskişehir. TÜRESAŞ’ı (TÜLOMSAŞ), Şeker Fabrikası’nı, Hava İkmal Bakım Merkezi’ni saymıyorum bile.

Ve Eskişehir kültür ve sanat şehridir. Müzeleriyle, parkları ile sanat merkezleri ile günü birlik turların en çok yapıldığı ve yerli turizmden beslenen yapısıyla Eskişehir gerçekten bir kültür turizm şehrine dönüşmüştür.

Daha ne olsun dersiniz? Eskiler böyle bir durumda, “Şam’da kayısı!” derlerdi ya… Şam’da kayısı kalmadığı gibi bizim Malatya’daki kayısıları da bu sene don vurdu. Neyse derin konulara girmeyelim şimdi..Konumuz Eskişehir ya…

Son dönemde Eskişehir’in etrafında birileri dolanıyor ama Allah’tan Eskişehirliler pek kolay pes edeceğe benzemiyor. Örneğin; Atalan-Alpagut hattında kurulmak istenen altın madeni işletmesi, Kaymaz’da saha dışına taşan depolama alanı meselesinde de öyle Eskişehir yakayı hemen vermiyor. Parlak sözlere kanacak gibi görünmüyor. Gerek yerel yönetimler, gerekse duyarlı STK’ların çabaları ile Eskişehir savunması devam ediyor.

Bakın kimse yanlış anlamasın. Eskişehirliler değerli madenlerin çıkarılmasına karşı değil. Elbette bu ülkenin yerüstü ve yer altı kaynakları değerlendirilmeli. Ama bu çalışmalar yapılırken vahşi madencilik olarak kabul edilen yöntemler yerine bilimsel, çevre ve doğa ile dost çalışma teknikleri uygulanmalı. Bu konuda Eskişehir entelektüelleri ve kurum- kuruluşları ikna edilmeli. Yoksa Bu kadar kıymetli bir şehrin kıymetli insanları birilerin “yaptım oldu, ben ne istersem öyle olur” baskın anlayışına kesinlikle ikna olmazlar. Tıpkı daha önce Alpu’da kurulmak istenen termik santral hikayesinde olduğu gibi, diğer alanlarda da hem fikri takip, hem hukuk mücadelesinin sürdürülmesi kaçınılmaz hale geliyor.

Bir kere daha şunu hatırlatmakta fayda var. Eskişehir gerçekten kıymetlidir.