Ne olduğunu anlamadan TBMM gündeminde beliren bir iklim yasa tasarısı ile ilgili kamuoyundan aklıselim sahibi insanlarında ses yükseltmesinin ardından şimdilik geri adım atıldı. İlk 4 maddesi genel kurulda yapılan tartışmaların ardından iktidarın oyları ile kabul edilen “İklim Yasası” görüşmeleri durduruldu. Detaylarını çok bilmemekle birlikte, “Yapılan anketlere göre toplumun yüzde 70'inin haberinin olmadığı kritik yasa tasarısı, geleneksel tarımla uğraşan çiftçiler için ciddi soru işaretleri yaratmış, çevre ve tarım örgütleri yasa tasarısına tepki göstermişti.”
Yasanın görüşmelerinin durdurulması konusunda kamuoyunda yükselen tepkilerin etkili olduğunu biliyoruz. Çıkarılmak istenen yasa ülke tarımını yakından ilgilendiren ve özellikle zaten zor günler geçiren tarım sektörünü derinden etkileyecek olan bir yasa. Bunu tarımla yakından ilgilenen kişi ve uzmanlar böyle söylüyor. Ancak bildiğimiz gerçek o ki Türkiye’de zaten kırsalda tarımla uğraşan nüfusun yaş ortalaması 58’e ulaşmışken ve insanlar tarımda çalıştıracak insan bulmakta zorlanırken bir de böyle kendilerini ve üretimlerini zora sokacak bir uygulama üzerinden düzenlenecek yasayı da geleceğimize vurulacak darbe olarak değerlendirmeliyiz.
Bir taraftan ülkenin bakir değerli maden alanlarının sömürülmesi anlamına da gelen çoraklaştırılmak istenen verimli topraklarımız ve bitki örtümüzle uğraşanlar yetmiyormuş gibi, yarınlarda insanların temel gıda maddeleri olan tarımsal üretime ulaşmakta çekeceği zorlukları düşünün. Parlak bir sunum ve kulağa hoş gelen söylemler ile dayatılan yasal düzenlemeleri kabul etmek hangi mantığa sığar?
Bu arada Eskişehir için çok büyük bir soruna dönüşmesi beklenen maden arama sahaları ile ilgili “ÇED gerekli değildir” dayatmasına karşı Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan iptal davasının Büyükşehir daha doğrusu Eskişehir yerine sonuçlanmış olmasını da son derece değerli buluyorum. Zira adına oluşturulan “Eskişehir Kıymetlidir” platformu adına yapılan açıklamaları da es geçmek mümkün değil. Eskişehir’in korunması, bitki örtüsünün muhafazası aslında Eskişehir’in geleceğini yakından ilgilendiren adımlardır. Bugün her teklife kayıtsız şartsız onay vermek asında geleceğimizi ipotek altına almak demektir. Geleceğimize yönelen tehdit ve tehlikeler karşısında tedbiri elden bırakmadan ve hiçbir marjinalliğe de prim vermeden aklın ve bilimin gerektirdiklerini savunmak hepimizin görevidir.
Eskişehir’i savunmak sadece CHP’lilerin bazı Sivil Toplum Örgütleri’nin, çevrecilerin görevi değildir. Eskişehir’i savunmak, Eskişehir’in toprağına, suyuna, havasına sahip çıkmak her vatanseverin, her sorumluluk sahibi kişinin ve bu millet adına siyaset yaptığını söyleyen her siyasi partinin görevidir. Herkesin bildiği herkesin sıkça tekrarladığı ama pek çoğunun ağzında sadece söz olarak kalan, “Biz bu dünyayı atalarımızdan miras almadık, bilakis çocuklarımızdan ödünç aldık” veciz sözünün gereğini yerine getirmek kişisel olarak her birimizin görevidir. Aynı görev aynı zamanda, toplumsal olarak Eskişehir’de tüm siyasi parti örgütlerinin, kendini sivil toplum örgütü olarak tanımlayan kurum ve kuruluşların da asli görevidir.
Biraz daha açık bir ifade ile ne iklim yasasına karşı olmak, ne de Eskişehir’in ormanlarını, ekili alanlarını tehdit edecek zehirli maden aramalarına karşı çıkmak, eleştirmek asla marjinallik değil gerçek bir vatan görevidir.