Çok uzun süredir sendikalardan pek çok konuda ses seda çıkmıyordu. Arada bir DİSK’in çıkışları olsa da o da zaman içerisinde diğerlerine ayak uydurdu denilebilir. Türk-İş deseniz zaten asgari ücret tespit komisyonlarında bir görev ifa ediyor sonrasında ortalıkta nerede ise hiç yoktu. Hak-İş’i saymıyorum bile. Tam ben böyle düşünürken önümüze bir haber düştü. Şaşırmadım dersem yalan olur. Gerçekten şaşırdım. Üç işçi sendikası konfederasyonu başkanı birlikte TBMM’ye gitmişler siyasi parti turlarını tamamlamışlar ve ortak bir basın toplantısı düzenlemişler. Düzenlenen basın toplantısında Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay “Asgari ücret öyle bir noktaya geldi ki başta IMF olmak üzere birçok kişi, kurum, tutar ve artış oranı açıklıyor. Burada bir algı operasyonu yürütülmekte" ifadelerini kullanmış.

Tabii ki açıklama sadece asgari ücretle sınırlı değil. Atalay diyor ki; “Son çeyrek asırdır görmediğimiz bir ekonomik sıkıntıyla karşı karşıyayız. Biz, taleplerimizi 130 gündür ülkenin değişik illerinde, grevlerle, mitinglerle, iş durdurmalarla bunları sürdürdük. Bundan tam bir ay evvel Ankara Tandoğan Meydanı'nda 150 bin kişinin katıldığı büyük bir miting yaptık. Sorun neydi? Hiçbir siyasi parti bu kış kıyamette Ankara'ya 150 bin kişi toplayamaz. Bizim vergiyle ilgili ana sıkıntılarımızdan bir tanesi; ocak ayında aldığımız ücreti aralık ayında almıyoruz. Geçmişte yüzde 15’ten başlayıp, yüzde 27’ye ancak aralık ayında geliyorduk. Biz 12 ay çalışıyoruz, işçiler iki ayını vergiye veriyor. Bunun kabul edilir bir tarafı yok. Vergi dilimi, geçmişte asgari ücretin 17 katıydı. Şimdi baktığınız zaman beş katı oluyor. Bu eski düzenlemeye gelse problemin en azından bir bölümünü halletmiş olacağız.”

Ve açıklamada asıl can alıcı nokta ne biliyor musunuz? Yıllar sonra artık kamuda çalışanları da isyan noktasına getiren ve bu sendikacıları sıcak koltuklarında rahatsız etmeye başlayan uygulamalar. Bu konuda da şöyle diyor Sayın Atalay, “Ülkedeki çalışanların bizden beklentisi şu. Sayın Bakanın bakanlık döneminde taşeronla ilgili vermiş olduğu bir söz vardı. Ardından deprem oldu. Taşeronların beklentisi var. Staj mağdurlarının bizden beklentisi var. Emeklilerin aldığı ücret ortada. Kamu işçileri geçmişte ücretlerde öncüydü. Öyle bir noktaya geldi ki bu enflasyondan dolayı kamu işçileri asgari ücret düzeyine düştü. Kamu işçileri şu anda ortalama 30-35 bin lira civarında ücret alıyor. Savunma sanayisinde, enerjide, ulaştırmada çalışan teknik elemanlar. Bu yetmiyormuş gibi bir emeklilik sistemi çıkardılar. 14 Ocak’a kadar emekli olmazsan yüzde 35 kaybın var. Bu insanlar bir rakama göre 150 bin civarında, bir rakama göre 200 bin civarında. Bu arkadaşlarımız 40 yaşlarında. Bunu, ülkeyi yönetenlerin tamamına anlattık. Ama bugüne kadar bununla ilgili müspet bir cevap vermediler. Bu ülkenin ekonomik politikası var ama sosyal politikası yok. Onun için bu ülkede sosyal politikaya ihtiyaç var.”

Yahu bu ülkede yerelde örgütlü sendika başkanları nitelikli insan gücünün kaçmaya başladığını ve özellikle de savunma sanayi alanında liyakatli ve yetişmiş elemanları kaybetmekle karşı karşıya olunduğunu söylediklerinde, “marjinal eylem ve marjinal açıklama” suçlamasını yapanlar sahi kimdi?

Beyler uyanmışlar, tehlikenin de farkına yeni varmışlar ve balığa gitmeye hazırlanıyorlar. İşlerine gelmediğinde karşılarındakileri, “marjinal” olarak damgalayıp rahatlarını bozmayanlar nihayet uyanmışlar da “sosyal politikalar” dan söz eder hale gelmişler. Tamam, balığa gidecekler gitmeye de bu defa da gölde balık kalmamış… Onların haberi yok. Birileri kulaklarına fısıldasa mı ne?