Türkiye’nin gündemine bakar mısınız? Önce Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ hakkında soruşturma açıldı. Ardından gözaltına alınıp tutuklanarak cezaevine gönderildi. Tam bu olayın sıcaklığı yaşanırken Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangın faciası ve 78 vatandaşımızın feci şekilde can vermesini tartıştık günlerce. Bir menajerlik şirketi sahibi Ayşe Barım’ın gezi süreci gerekçe gösterilerek gözaltına alındıktan sonra tutuklanması. Bu olayın sıcaklığı yaşanırken birden bire 5 gazeteci hakkında başlatılan soruşturma ve bir gazetecinin tutuklanarak cezaevine gönderilmesi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu hakkında açılan soruşturmalar ve ifadeye çağrılması yine 5 teğmen ve 3 sıralı komutanlarının TSK’dan ihracı… Bütün bu gelişmeler yaşanırken emin olun insan olarak benim bile başım döndü.
Bütün bunlar olurken asıl konuşulması gereken konular gündemin en alt sıralarında bile kendine yer bulamaz hale geldi. Emekli maaşları, herkesi hayal kırıklığına uğratan asgari ücret gerçeği ve ülkedeki asıl sorunların başında gelen ekonomik sorunlar ve geçim derdi unutulup gitti. Bu konuları konuşacak ne vakit kaldı ne de gündemde tutacak siyasetçiler kaldı. Bu arada bölücü terör örgütü elebaşı ile yapılan görüşmeler ve adı konmamış bir sürecin de hangi aşamada olduğunu unutuverdik.
Ekonomik anlamda sorun yaşayan emekliler geçtiğimiz gün açıklama yapmışlar. Yapılan açıklama birkaç satırla medyanın gündeminde kendine zor yer bulmuş. Emekliler deyince aklıma geldi. Sahi emeklileri temsil eden kaç dernek, kaç sendika, kaç sivil toplum örgütü var? Benim bildiğim kadarı ile TÜED, Tüm Emekliler Derneği ve Emekli-Sen adı altında üç ayrı kuruluş var. Peki, bunlar bir araya gelseler ne olur? Bir şey olur mu? Öte yandan Kamu çalışanlarının kaç sendikası var. Memur-Sen, Türkiye Kamu Sen ve KESK vardı eskiden. Şimdi bakıyorum da çalışanlar da bölük pörçük bir şekilde farklı örgütlenmelere gitmişler. Herkes kendi yumruğunu büyütmek derdinde. Sen yapamadın ben daha iyi yaparım tesellisi ve umuduyla yeni yeni sendikalar kurulmuş…
İşçileri temsil eden kaç sendika var? Sürekli kan kaybeden ve üye sayısı azalan ama hala ülkenin en büyük sendikal kuruluşu Türk-İş ve bağlı sendikaları, yine üyesi az ama etkisi fazla DİSK ve bağlı sendikaları ile yine Türk-İş’e yakın üye sayısıyla Hak-İş ve bağlı sendikaları mevcut. İşçilere yönelik bağımsız konfederasyon olmadan oluşan sendikalarda var mı bilmiyorum.
Bütün bunları niye yazıyorum? Yukarıda yazdığım sendika ve toplumsal temsil kurumlarının varlık sebebi üye ve bağlılarının hak ve menfaatlerini korumaktan başka bir şey değil. Yani demokrasilerde bu kuruluşlar biraz da mevcut iktidarlar karşısında muhalif bir duruş sergilerler. Hepsi gerçekten böyle bir duruş sergiliyorlar mı? Ben emin değilim. Toplumsal muhalefeti temsil eden siyasi partileri saymıyorum bile. Seçime katılma yeterliliğine sahip 38 ve kurumsal kimliği olan toplam 168 siyasi parti mevcut. Hepsinin ortak paydası ise “yönetmeye talip olmak!” Yani o kadar çok parçalıyız ki, hedefler, ilkeler ya sözde, ya da kağıt üzerinde kalıyor. Bu durum da en çok kimin işine yarıyor dersiniz? Bölünmüşlük, parçalanmışlık, sivil toplum bakımından da, sendikal mücadele açısından da, siyasal duruş bakımından da ortadaki tablo en çok ülkeyi yöneten iktidar ve ortaklarının işine yarıyor…
Böyle olunca da kim neden şikayet ederse etsin, tabloyu değiştirmek mümkün olmadığı gibi gelecek adına yeni bir umut ışığı da ufukta ne yazık ki görünmüyor. Muhalefet iktidarı değil, iktidar muhalefeti silkeliyor vesselam.