Edip Akbayram

Kır saçlı adam…

Aldırma gönül derken gönülleri teselli etti.

Mahkumların dertlerini hafifletti.

Herkes popüler kültürün sanatçısı olacak değil ya…

O da mahkumların dert ortağı oldu.

Dört duvar arasında yoldaşlara sesiyle teselli verdi.

Görecek günler var daha diyerek “güneşi” hatırlattı, umudu aşıladı.

“Boşver” dedi, gelir geçer…

29 Aralık 1950’de doğdu.

Dokuz aylıkken tanıştı yaşamın sillesiyle…

Çocuk felcine yakalandı.

Müziğe tutkusu da aynı zamanda vuku buldu ama…

Yaşam işte…

Bir yerden alırken başka yerden güldürüyor.

He birde İstanbul’u sevdiren adam…

“Bin bir direkli Haliç'inde akşamlar, Adalarında bahar, Süleymaniye'nde güneş, ey sen ne güzelsin kavgamızın şehri İstanbul” derken gözlerimiz o büyük şehrin ihtişamına takıldı.

Kendisi Gaziantep çocuğu ama…

Şahinbey Atatürk Lisesi’nden 1968 yılında mezun oldu.

Arkadaşları Hasan Bora ve Mesut Mertcan ile birlikte kendi orkestrasını kurdu.

Lisede başlayan tutkularında Pir Sultan Abdal‘ın, Karacaoğlan‘ın deyişleri üzerine yaptıkları besteleri çalıp söylediler.

“Kendim ettim kendim buldum” plağını da bu yıllarda yaptı.

Liseyi bitirdiği zaman diş hekimliğini kazandı.

Yok dedi kalbi yok, olmaz, müzik ağır bastı içinde…

Kalbindeki aşka ses verdi, kendini aşkına verdi.

Hatta yüreğini şöyle avuttu: “Zaten diş hekimi olsaydım, babamın bana muayenehane açacak parası yoktu ki!” diyordu geçirdiği o yoksulluk yılları için.

İlk plağını çıkardığı grubun adı Siyah Örümcekler bu arada...

Adana’nın yeri ayrı kendisinde…

Edip Akbayram’ın kurduğu orkestrayla ilk sahneye çıktığı kenttir Adana…

 Burada “Beyaz Saray” adlı bir gazinoda çalışmaya başladı.

Kuşlarla da dertleşti Edip Abi…

Sevdanın çok uzaklarda olduğunu, yıldızların ötesinde olduğunu aktarırken nasıl yakalayacağını bilmemesinden korktu, umutların bitmesinden endişe etti.

Bitiyor sanki Edip abi…

“Kükredi Çimenler” adlı 45’liğiyle Günaydın Gazetesi’nin yeniden düzenlediği “Altın Mikrofon Ödülü’nü de kazandı usta…

250 kadar ödül aldı.

Yasakları da oldu elbet…

Böyle sivri bir sanatçının yasağı olmaz mı?

1981-1988 yılları arasında bestelerinin TRT’de çalınması yasaklandı.

Gururla taşıdı.

90’ların ortasından itibaren, Türküler Yanmaz albümüyle ayrı bir çıkış yakaladı.

Toplumcu müzik yaptı.

1979 yılında Ayten Akbayram ile evlendi.

Bu evliliğinden bir oğlu birde kızı oldu.

Biri Ozan, diğeri Türkü…

Hani bir gün Eskişehir’e bir konser için geldiğinde 5 dakika röportaj yapabilmek için yanına gelmiştim: “Korktum kızacaksınız” diye demiştim.

Siz de,” Neden korkuyorsunuz? Biz halkın sanatçısıyız. Sanatçılardan korkulur mu hiç” yanıtını vermiştiniz ya…

Harbi halkın sanatçısı oldun Edip Abi…

Toplumu anlattın…

Mahkumları rahatlattın.

Eyvallah…

Kuşlara söylemiştin:

“Gidemem, o kadar uzaklara gidemem
Tek çarem sonsuzluğa atın beni kuşlar”

Gitme…

Sana ve umuduna ihtiyacımız var.

He kuşlar sorarsa seni bana…

Selamını söylerim Edip Abi…

Kuantum Özge der ki:

“Anlat, yaralamadan, kırmadan…”