Asgari ücret 17 bin lira… Adı üstünde asgari ücret bu… Eksik yazmayalım bir de 2 lirası var ya! Ama bu ülkede ortalama emekli maaşı nerede ise 10 bin liranın biraz üzerinde. O da önce yüzde 42.5 olarak hesaplanan rakam üzerinden yüzde 49.25 zamma yükseltilmesine rağmen yetmeyince hazineden karşılanan rakamlar ile 10 Bin TL’ye yükledi maaşların çok önemli bir bölümü.
Sonra dediler ki “ bu yıl emekliler yılı olacak!” Nasıl yani.. Emekli keyiften(!) dört köşe mi olacak? Emekliler yılının ilk işaretini de Sayın Cumhurbaşkanı’nın Ordu mitinginde aldık. “Emekliler için dini bayramlarda verilen ikramiyeye yüzde 50 zam yapılarak her iki bayramda 3’er bin liradan 6 bin TL daha yıl boyunca ek gelire kavuşacaklar!” Peki, bu 6 bin TL’yi 12’ye bölün ayda maaşlara 500 TL ilave artış demek oluyor… Gördünüz mü emekliler yılının nimetlerini…
Bakın ekmeliler biraz daha gözyaşı dökerseniz, biraz daha sesinizi yükseltirseniz emin olun 31 Mart seçimlerinden önce bir de maaşlarınıza seyyanen zam alabilirsiniz(!)
Emeklilerin yaşadığı perişanlığı hükümet görmüyor mu, iktidar partisi mensupları bu şikâyetleri almıyorlar mı sanıyorsunuz? Görüyorlar, biliyorlar ve hissediyorlar. Hatta sahada bu konuyla ilgili tepkilere de maruz kalıyorlar. Buna rağmen niye harekete geçmiyorlar? Geçiyorlar da emekliler her adımı hazmetsin diye öyle davranıyorlar..
Yahu bu ülkede gerçekten emekliler perişan. Sanmayın asgari ücretli rahat. SSK ve Bağ-Kur emeklisi memur emeklisine memur emeklisi çalışan memurlara öykünüyor. Asgari ücretli de kamu çalışanlarına… Aslında herkesin derdi kendine göre. Çünkü paranın alım gücü an be an düşüyor. Bakın örnek vereyim. Bundan birkaç gün önce gittiğim üç harfli marketlerden birinden 99 TL’ye bir kilogram çay aldım. Sadece iki veya 3 gün sonra aynı çayın fiyatı 104 TL olarak güncellenmiş(!) Bir kilogram sıradan bir zeytinin fiyatı daha emin olun 10 gün önce 99 TL iken dün gittiğimde aynı zeytinin fiyatı 150 TL… Buna can mı dayanır Allah aşkına…
Emekli kıymayı, parçalı eti çoktan unuttu, sadece bir kilogram patlıcanın fiyatı 60 TL olmuş, domates, biberin yanına yaklaşılmıyor. Salatalık 45 TL. Peynir, desen öyle, yağ ha keza… Emeklinin emin olun ekmek almaya gücü yok. Çalışacak iş yok… Üretecek kaynak yok… Hazıra zaten dağ dayanmıyor. Çoluğuna çocuğuna muhtaç desek, çoluk çocuğu kendisi zor geçiniyor. Bugün evine iki maaş girmeyen sıradan bir ailenin geçimi eğer bir başka ek gelirleri yoksa o kadar kolay değil.
Geçtiğimiz günlerde gazetede çalışan birkaç arkadaş akşam iş çıkışı bir yere oturalım ekmek arası bir şeyler yiyelim derken girdiğimiz işyeri sahibi esnaf kardeşimizin yakınmalarına tanıklık ettik. Paketçilik işi ile uğraşan esnaf kardeşimiz diyor ki, “İşleri döndürebilmek için bir sulu yemek mekanı ilave ettik. Oradan kaçan buraya, buradan kaçan oraya gitsin diye. Emin olun ki işleri çok zor döndürüyoruz. Nerede ise işyerimiz 24 saat açık, buna rağmen sıkıntı yaşıyoruz” diye dert yandı. Memlekette herkesin işi düzgün de bir emeklinin ki yamuk değil. Her kesimden sıkıntılar ile ilgili ses yükseltenlere rastlıyoruz. Ama bunu görmek isteyenler görüyor, görmek istemeyenlerde görmezden gelip geçip gidiyor.
Üreten mutsuz, tüketen mutsuz ve aracılar da mutsuz… Böyle olunca arıza nerede diye düşünüyor insan. Ve “Bu işin bir orta yolu yok mudur?” diye soruyor insan ister istemez… Bir orta yol bulunmalı mıdır, bulunmalıdır da orta yol için bir anahtara ihtiyaç olduğu kesin. Bakalım bu anahtarı bulabilecek miyiz? Hele bu kilidi açacak bir anahtar bulunursa hadi gene emekliler iyisiniz..