Seçim için resmi takvim işlemeye devam ediyor. Bu arada seçilecek olan belediye başkanlarına eşlik edecek tabir yerinde ise Eskişehirliler adına karar vermek için meclislerde yer alacak meclis üyesi aday listeleri de belli oldu. Aslında mecliste yer alan isimler ile yeni seçilecek belediye başkanları birlikte çalışmak zorunda. Bu sebeple doğal olarak belediye meclis üyesi adayı olarak aday gösterilen isimler ile ilgili tercihlerin de belediye başkan adayları tarafından belirlenmesi gerekirdi. Gerekirdi diyorum zira hangi partiliye sorsam “meclis üyesi adaylarını başkan adayları belirlemedi” gibi bir ifadeyle karşılaşıyoruz.
Demokrasi denildiğinde biz ne anlıyoruz? Aşağıdan yukarıya halkın yönetime katılım biçimi olarak değerlendirilmesi gereken sistemi ne yazık ki “tek seçici” yöntemine evrilirken hepimiz seyirci kaldık. Belediye Başkan adaylarına vatandaş adına birileri karar veriyor. Buna da “merkez yoklaması” adı veriliyor. O sebeple adayların pek çoğu tabandan değil yukarıdan güç alıyor. Böyle olunca seçilen kişi halkın taleplerinden çok kendisini o koltuğu kim oturttuysa ona dönerek bir takım çalışmalar yapıyor. Halbuki olması gereken vatandaşın talepleri değil mi? Seçilmişler seçene karşı sorumlu olması gerekirken yüzlerini yukarıya çevirip oradan gelecek talimatlara göre hareket etmeyi sürdürüyorlar.
Ben öteden beri belediye meclislerini, yani yerel meclisleri çok önemserim. Siyasete ilgi duyan herkesinde önemsemesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak benim gördüğüm kadarı ile hangi siyasi parti olursa olsun adayların belirlenen isimleri çok büyük bir hüsnü kabul ile benimsediklerini düşünmüyorum.
Listelere yukarıdan aşağı baktım. Arada olmazsa olmazlar olmasına rağmen pek çok ismin siyasi duruş ve yakınlıklarına göre listelerde yer aldığını görünce de çok şaşırmadım diyebilirim. Zira siyaset mühendisleri demek ki böyle istiyorlar. İş bilen, ehliyetli, sözüne güvenilir, ikna kabiliyeti yüksek isimlerden ziyade, işine, gücüne, siyasal yakınlığına ve finansal gücüne göre değerlendirmeler yapılmış gibi geldi buna listeler hazırlanırken. Bu hemen hemen bütün siyasi partilerde böyle olmuş. Bazı isimler dikkatimizi çekse de o isimler öyle yerlere konulmuş ki, seçilmekle, seçilememek arasındaki bir kilit noktaya yerleştirilmişler. Biraz teknokrat, biraz bürokrat, biraz eğitimci, biraz kültür sanat aşığı, biraz toplumun nabzını tutan isimler ne hikmetse çok tercih edilmiş gibi gelmedi bana. Kimse yanlış anlamasın, benim anlatmak istediğim kişiler üzerinden değil anlayışlar üzerinden bir eleştiridir. Çünkü bugüne kadar yaptığım her türlü eleştiriyi bireyselleştirmeden, kişiler üzerinden yapmadım. Benim eleştirdiğim konu gerçekten zihniyettir, mantık hatalarıdır. Liste de esnaf olmalı, tüccar olmalı, mühendis olmalı, mimar olmalı, sosyal bilimci olmalı, eğitimci olmalı, çiftçi olmalı, gençler olmalı. Toplumun tüm kesimlerinin sorunlarını bilen temsilciler olmalı. Peki, siyasi partilerin açıkladıkları belediye meclis üyesi adaylarına baktığınızda siz ne görüyorsunuz?
Benim göremediğimi siz görüyorsanız söyleyin. Eksik ifade ettiğimiz bir şey varsa lütfen itirazlarını belirtin. İşte bu sebeple soruyorum, “Belediye Meclis Üyesi adaylarını kim belirledi?” Pek çok siyasi partiden benzeri şikayetler olduğunu biliyorum, hatta şikayetlerin dile getirildiğini de biliyorum… İtirazlara, şikayetlere kulak veren olur mu? Hiç sanmıyorum. Zira bu eleştirilere kulak verilecek olsaydı zaten bugünkü tablo ortaya çıkmazdı. Şehrin geleceğine yön verecek meclislerin oluşumu belki de belediye başkan adaylarının seçiminden daha önemli idi. “Bu tren kaçtı mı?” derseniz, trenin kaçması kimsenin umurunda değil.