Cumhuriyeti’mizin kuruluşunda bir yüzyılı geride bıraktık. Bugün ikinci yüz yıl söylemleri var. Atatürk’ün bağımsızlığı ve aydınlanmasını ortaya çıkarmasının üstünden yüz yıl geçti. O aydınlanma ve ilkelerinden ölümünden sonra vazgeçtiğimiz için bugün büyük sorunlar ile uğraşıyoruz. Cumhuriyetimizin kuruluşuna giden yolda, 22 gün 22 gece süren dünyanın en uzun meydan muharebesinden geçtik. Eskişehir ve Eskişehirliler, Atatürk ve orduya sahip çıkarak, Cumhuriyetimizin kurulmasında önemli rol oynadı. Atatürk’ün bugün ömrü boyunda 23 kez geldiği Eskişehir’e yedinci gelişinde annesinin hayatını kaybettiğini öğrendiği en önemli gündür. Ama milli mücadelenin ortasında annesini kaybeden Atatürk, annesinin mezarının ziyaretine daha sonra gidebildi.
ODASINDA DİNLENİRKEN
Kurucumuz Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve sonrasında tam 23 kez Eskişehir’e geldi. Bugün 15 Ocak 1923 de yedinci gelişinde, çeşitli heyetleri kabul etti. Eskişehir Özel İdare Salonun da yeni hükümet şekli ve halifelik makamı ve Halk Fırkası gibi konularda açıklamalarda bulundu. Odasına dinlenmek için geçtiğinde ise İzmir’de annesinin ölüm haberini aldı. Eskişehir ve yöresinde çeşitli çalışmaları vardı. Annesinin defnedilmesi emrini verdi. Dini görevlerde yerine getirilerek, Zübeyde Hanım toprağa verildi. Atatürk, çalışmalarını tamamladıktan sonra annesinin mezarını ziyaret etti.
SON GELİŞİNDE
Atatürk Yalova’ya dinlenmek üzere Ankara’dan İzmit’e giderken 20 Ocak 1938 günü Eskişehir garında durdu. Eskişehir heyetiyle görüşmelerde bulundu. Eskişehir’in ileri gelenleri, Atatürk’ün yorgun haline üzüldüler. O fotoğraflar bugün Atatürk’ün son fotoğrafları olarak biliniyor. Eskişehir’in valisi, belediye başkanı ve ielri gelenleri o gün, kendisinin bizzat emri ile Eskişehir’e getirilen Kalabak Suyuna adının verilmesini düşündüklerini açıkladılar. Atatürk kesin bir dil ve emir ile bunu kabul etmediğini, Eskişehirlinin tadını sevdiği Kalabak suyunun çıktığı yerin adını taşımaya devam etmesini istedi. Yoksa Kalabak suyu bugün Atatürk suyu olarak bilinecekti. Atatürk bu son gelişinden sonra Yalova’ya gitti.
ESKİŞEHİR’İN ÖNEMİ
Türk tarihi bir bütün olarak ele alındığında her dönemde Eskişehir’in tarihte büyük yeri olduğunu görürüz. Eskişehir’i ortadan ikiye bölen çayın Porsuk ismi de, Eskişehir’i fehteden Selçuklu komutanından gelir. Yunanlılar ile yapılan üç kanlı savaşın, ikisi bu topraklarda olmuştur. İzmir’in işgaline ilk tepki mitingi Eskişehir’de olmuştur. Yunan işgali ve İngiliz işgali yaşamış bu şehrin camilerinden işgaller nedeniyle 1.5 yıl ezan okunamadı. Demek ki, bağımsızlık ve özgürlük bir milletler için önemlidir. Elzemdir.
ESKİŞEHİR’DE DURDURULDU
Atatürk’ün Türk Ordusuna “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı şehit kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz” emri bugünde her Türk yurttaşı tarafından şükranla tekrar ediliyor. Bağımsızlığa giden yolda, geçtiğimiz günlerde kutladığımız İmönü zaferlerinin birincisi ve Türk ordusuna Eskişehir’de başta Atatürk ve komutanlar tarafından verilen emirler, kurtuluşa giden yolu, milli mücadelenin zaferi ile sonuçlanmıştır. Bu savaş öyle kanlı bir savaştı ki, Mustafa Kemal bu savaş için ; “Melhame-i Kübra” yani “Büyük Kanlı Savaş” ifadesini kullanmıştı. 13 Eylül 1683’de Viyana’da başlayan geri çekiliş 238 yıl sonra Eskişehir’deki Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde durduruldu. Artık Türk orduları için taarruz vakti gelmişti. Türk Milleti kendisine giydirilmek istenen kefeni, Büyük Taarruz Zaferi’ni kazanarak yırtıp attı. Büyük Taarruz ile elde edilen askeri ve siyasal başarı, sadece Türk Milleti ile de sınırlı kalmadı, bütün mazlum milletlere bir örnek oldu.
UYDURMA BİR ŞEYİMİZ YOK
Dünyada uydurma destana ihtiyacı olmayan tek ulus Türk milletidir. Dolayısıyla Eskişehirlilerdir. Ergenekon’dan çıkıştan başlayarak, 20. yüzyılın başındaki kurtuluş savaşı Türklerin gerçek destanlarının en önemli örneğidir. Sevr ilan edilerek batılılar tarafından bugün gururla yaşadığımız topraklar paylaşılmıştı. Türklere Ankara ve çevresinde küçük bir alan bırakılmıştı. Atatürk ve bir avuç arkadaşı 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak, milli mücadeleyi başlattı. Atatürk ve arkadaşlarının milli mücadeleyi başaracaklarına kimse inanmıyordu. Çünkü ordu yok. Para yoktu. Osmanlı dönemindeki birçok cephede savaşan Türk Milleti perişan ve yorgun düşmüştü. Batılılarda ordu da para da vardı. Anadolu ve Trakya batılı orduları tarafından zaten paylaşılmıştı. Artık, Türkleri Asya’ya geri gönderme dönemi başlamalıydı.
TBMM ORDULARI
Kocatepe’de 26 Ağustos 1922 sabaha karşı Atatürk’ün “Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emri ile başlayan Büyük Taarruz 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da zaferle sonuca ulaşmıştır. 9 Eylül’de ise Atatürk’ün emri düşmanın İzmir’de denize dökülmesi ile son bulmuştur. O günkü şartlarda Türk ordusu çok kısa sürede Afyonkarahisar’dan İzmir’e ulaşarak, düşmanı yurt topraklarından atmıştır. Kesin zaferi ilan etmiştir. Bugün de o bağımsızlık ruhuna ihtiyaç vardır. Çünkü o gün ülkemizi işgal eden batılıların orduları bugün de Ortadoğu’da yani ülkemizin bulunduğu coğrafyada yeni oyunlar peşindedirler. Sanki yüz yıl önceki tarih yeniden tekrarlanıyor.
HATIRLAYALIM
Eskişehir bölgesindeki milli mücadele yılları hep hatırlanılacak. Birgün değil hergün bağımsızlığımızı sağlayanlar anılacak. Yıllar geçtikçe Eskişehir’in önemi de heyecanı da artacak. Bir yüzyıl daha geçse aynı heyecan devam edecek. Asya’da emperyalizme karşı mücadele 1905 yılında Rusya’da başlamıştı. Ardından Hürriyet Devrimi ile Türkiye’de devam etti. 13 Eylül 1683’de Viyana’da başlayan geri çekiliş 238 yıl sonra Eskişehir bölgesinde Atatürk önderliğinde durduruldu. Bu duruma bir kez daha düşünelim, unutmayalım.