Eskişehir’de en çok konuşulan kişilerin başında tartışmasız Yılmaz Büyükerşen gelir. Yaptıkları ve yapamadıkları ile konuşulur. Dünyanın her hangi bir yerinde bir Türk ile karşılaştığınızda, Eskişehirli olduğunuzu söylediğinizde hemen onu sorarlar. İzmir Büyükşehir Belediyesinde çalışan kızım Eskişehirli olmak çok havalı bir durumu ortaya çıkarıyor diyor. 
  Yılmaz Hoca, 25 yıllık Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden sonra, başkan danışmanı sıfatıyla, çalışmalarına müzelerin birindeki küçük odasında devam ediyor. Her gün müzeye gitmese de, çalışmalarını oradan sürdürüyor. Danışman sıfatıyla 25 yıllık belediyecilik tecrübesini Büyükşehir Belediyesi yöneticileri ile paylaşıyor. Heykel çalışmalarına devam ediyor. İnanıyorum ki, bir balmumu müzesi daha açabilir. Sonuçta gelir, okuma imkanı kısıtlı ama okumak isteyen kız çocuklarına gidiyor. Yılmaz Hoca ile bağlantımız ilk önce rektör, gazeteci olarak başladı. Yılmaz Hoca rektörlüğü döneminde bizi kaç defa atlattı. Bizde onun sayesinde kaç kez manşetlere çıktık. Gazetecilikte iyi bir yere geldik

TENCERE VE TAVADAN KURTARDI 

Mesela Yılmaz Hoca, rektörken Sakıp Sabancı ile Vehbi Koç’un balmumundan heykelini yaptığını öğrendik. Güzel Sanatlar Fakültesinin bodrumunda heykelleri buldum. Ama bütün ısrarlarıma karşın Yılmaz Hoca haberleri yaptırmadı. Fotoğraflar halen elimizde duruyor. Bir gün Milli Eğitim Bakanı rektörlüğü ziyaret ediyordu. Yılmaz Hoca, hoca sıfatını kullanarak önlerine yaydığı Açıköğretim fakültesi kitaplarına bakarak,” Gece yarısı televizyon dersi mi olur? Üniversitenin televizyonunu kurarım, buradan yayın yaparım” diye konuşmuştum. Hoca üslubu ile fırçalamıştı. Haftada bir yayını açarak, TRT yayınlarının ulaşmasında sıkıntı çekilen Bilecik ve Kütahya’ya yayınların ulaşmasını sağlamıştı. İki ilde yaşayanlar televizyon antenlerine tencere tava bağlamaktan kurulmuştu. Çevre illerde yaşayanlar o günü beklerdi. Sonra adım adım TRT de Açıköğretim kanalı faaliyete geçti.

MISIR MI?  TUNUS MU? 

Bir dönem hep birlikte kız öğrencilerin, üniversitelerde örtünmelerini tartıştık. 15 Temmuz da açığa çıkan o örgüt üyeleri bir tarihte Anadolu Üniversitesindeki sempatizan kız öğrencileri, baskılar olduğunu öne sürerek, rektör Yılmaz Hoca’nın üstüne sürdü. Üniversitede özgürlük olmadığını belirten öğrenciler rektörlüğü basmak istedi. Tesadüfen gazeteci olarak ben vardım. Yılmaz Hoca’nın nasıl bir tavır alacağını merak ediyordum. Kızları makam odasında kabul eden Yılmaz Hoca’nın makam masasında Tunus’tan, Mısır’a kadar Arap ülkelerinden getirdiği başörtüleri vardı. Hepsini tek tek kız öğrencilerine göstererek, tarikatın oyununa gelmemelerini istedi. O kadar başörtü çeşidini bende ilk kez gördüm. Bir daha Anadolu Üniversitesinde bu konuda eylem olmadı. Bende o dönemde çalıştığım Milliyet de güzel bir habere imza atmış oldum. 

MÜZELİĞİM DİYOR AMA 

Yeni yıl nedeniyle görüştüğüm Yılmaz Büyükerşen, her zamanki gibi esprilerinden birini yaparak,” Müzelik” olduğunu söyledi. Kültür ve sanata ilgi duyan insanlar gittikleri şehirlerde ilk önce müzeleri gezerler, danışmanlığını bir müzedeki odasından sürdürdüğü için Yılmaz Hoca müzelik olduğunu söylese de gündemden ve kopamıyor. Müzedeki odasına Eskişehir’i sığdırıyor. Yılbaşı nedeniyle bir televizyon kanalında yaptığı söyleşisinde, Kılıçdaroğlu’nun ofis tutarak siyasi çalışma yapmasını iki başlılık olarak gördüğünü söylüyor. O ofise gitmeyeceğinin altını çiziyor. Bu konuda bir haber gazetemizde ve internet sitemizde var. Kısacası , Yılmaz Hoca, yaşam biçimimiz olmuş, onunla yaşamaya devam edeceğiz. Onsuz olamayacağız.