'İçim Yanar', 'Hatıran Yeter', 'Bana Sor', 'Huzurum Kalmadı', 'Sabahçı Kahvesi' ve 'Merak Etme Sen' gibi parçalara imza atan Tayfur bir süre önce, şarkılarının telif haklarıyla ilgili olarak bıraktığı vasiyette şunları söylemiş: "Hayattayken de öldüğüm zaman da benim şarkılarımı herkes ödeme yapmadan dinleyebilsinler diye söyleyeceğim. Çünkü o şarkıları benim çocuklarım ya da mirasçılarım yapmadı. Ben yaptım o şarkıları halk duysun diye, insanlar faydalansın diye yaptım". Sanatçı Tayfur’un bu sözleri beni ister istemez, çocukluk ve ilk gençlik yıllarıma götürdü.
Ortaokul ve lisede öğrenim görürken, 1970’li, yılların ortalarından itibaren arabesk kültürü ülkemizde yayılmaya başladı. İki sanatçı ön plana çıktı. Biri önceki gün hayatını kaybeden Ferdi Tayfur diğeri ise Orhan Gencebay’dı. Kahvehane kültürünün de yoğun olarak yaşandığı o dönemde, Ferdi Tayfurcuların gittiği kahvehane ile Orhan Gencebay’cıların gittiği kahvehane farklılık gösterirdi. Bir kahvehane de sabahtan akşama kadar Orhan Gencebay öbüründe ise Ferdi Tayfur çalardı.
ARABESKİN SALTANATI
70’li yılların sonuna doğru müzik kulvarında etkin olan arabesk, Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay’ın sesinden ülkeye yayıldı. 80’li yıllarının başlamasıyla birlikte arabesk sanatçıları Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay ve İbrahim Tatlıses’in sesi her yerde duyuluyordu. Ülkedeki gazinoların assolistleri değişti, alaturkacıların yerini arabeskçiler aldı. Aradan sıyrılan Müslüm Gürses’in devreye girmesiyle birlikte, 12 Eylül askeri darbesinin sonrasının müziği arabesk olarak tescillendi. Arabesk Türkiye’de rakipsiz oldu. Köyden kente göç sonucu ortaya çıkan yeni şehirlilerin katkısıyla büyüdü. 90’lı yıllarda yaşanacak pop patlamasına kadar piyasayı elinde tuttu.
TRT AMBARGO KOYARDI
O dönemde Arabesk müziğe ve sanatçılarına tek kanallı TRT ambargo koyardı. Arabeskçiler sadece yılda bir gün, yılbaşı gecesi ekrana çıkardı. TRT’deki yasağı arabeskçiler Özal’ın başbakan olması ile deldiler. Özal, arabesk müziği ve İbrahim Tatlıses’i çok sevdiğini kamuoyuna açıklamıştı. ANAP’ın 1983 seçimlerinde kullandığı şarkı, parti amblemindeki arı ve peteğe gönderme yapan şarkı arabesk özellikleri taşıyan bir şarkı olarak seçilmişti. “Arım balım peteğim / Anavatan çiçeğim / Bilsem ki öleceğim / Yine onu seçeceğim // Tek ümidim her şeyim / Özal benim liderim / Bilsem ki öleceğim / Yine onu seçeceğim…” Arabeskçiler, Özal döneminde bir bir ortaya çıktı. Aklıma gelenler, “Seni Sevmeyen Ölsün”le Tüdanya, bir trajedinin kahramanı olarak herkesin konuştuğu Bergen ve bir yılbaşı gecesi “Kimbilir”le ekrana çıkan Kibariye, dönemin üç büyük ismi olarak müzik tarihimizde yerlerini aldılar.
EMRAH ESKİŞEHİR’DE
Eskişehir’de ilk gazetecilik yıllarımızda çalıştığımız İstanbul gazetesinin haftalık müzik dergisi de vardı. Eskişehir’e Küçük Emrah’ı getirmiştik. O günkü kadar çile çektiğimi hatırlamıyorum. Arabesk ’in son yıllarıydı. Emrah’a Eskişehir’de gösterilen yoğun ilginin o zaman farkına vardım. Küçük Emrah ve Küçük Ceylan, bir modayı başlatan çocuk şarkıcılarıydı. Büyüdüklerinde de şarkıcılığa devam ettiler.
HOR GÖRÜNENLERİN MÜZİĞİ
1970’li ve 80’li yıllarda arabesk seven solcular Orhan Gencebay’ı, arabesk seven sağcılar ise Ferdi Tayfur’u dinlerdi. Arabesk, köyden kente göç edenlerin, horlananların, hakir görülenlerin müziğiydi. Kentin varoşlarında kurulan gecekondu mahallelerinde yaşayanlarca dinleniyordu. Arabesk ‘i şehirlerin merkezinde dinleyenler ise Ümit Besen ve Ferdi Özbeğen’i dinlerdi. Ümit Besen’in hereksin ezbere bildiği şarkısı ise “Nikâh Masasıydı”.
ESKİŞEHİR’DE YA ÇATI KATI, YA DA BODRUM
Taverna türü arabesk müzik aslında Yunanistan’ın gece hayatında görülürdü. Bence bu müzik türü Türkiye’ye gelirken evrim geçirdi. Yanlış anlaşıldı. Köyden kente göç eden varlıklı kesim ya da 1980 sonrasının yeni zenginleri tabak kırarak, bu taverna müziklerini dinlerdi. Eskişehir’de de örnekleri görüldü. O gece kulüpleri bugün Eskişehir’de tarihe karışmış durumdalar. Şehrin merkezinde iş merkezlerinin çatı katında veya bodrumundaydılar.
'İçim Yanar', 'Hatıran Yeter', 'Bana Sor', 'Huzurum Kalmadı', 'Sabahçı Kahvesi' ve 'Merak Etme Sen' gibi parçalara imza atan Tayfur bir süre önce, şarkılarının telif haklarıyla ilgili olarak bıraktığı vasiyette şunları söylemiş: "Hayattayken de öldüğüm zaman da benim şarkılarımı herkes ödeme yapmadan dinleyebilsinler diye söyleyeceğim. Çünkü o şarkıları benim çocuklarım ya da mirasçılarım yapmadı. Ben yaptım o şarkıları halk duysun diye, insanlar faydalansın diye yaptım". Sanatçı Tayfur’un bu sözleri beni ister istemez, çocukluk ve ilk gençlik yıllarıma götürdü.
Ortaokul ve lisede öğrenim görürken, 1970’li, yılların ortalarından itibaren arabesk kültürü ülkemizde yayılmaya başladı. İki sanatçı ön plana çıktı. Biri önceki gün hayatını kaybeden Ferdi Tayfur diğeri ise Orhan Gencebay’dı. Kahvehane kültürünün de yoğun olarak yaşandığı o dönemde, Ferdi Tayfurcuların gittiği kahvehane ile Orhan Gencebay’cıların gittiği kahvehane farklılık gösterirdi. Bir kahvehane de sabahtan akşama kadar Orhan Gencebay öbüründe ise Ferdi Tayfur çalardı.
ARABESKİN SALTANATI
70’li yılların sonuna doğru müzik kulvarında etkin olan arabesk, Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay’ın sesinden ülkeye yayıldı. 80’li yıllarının başlamasıyla birlikte arabesk sanatçıları Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay ve İbrahim Tatlıses’in sesi her yerde duyuluyordu. Ülkedeki gazinoların assolistleri değişti, alaturkacıların yerini arabeskçiler aldı. Aradan sıyrılan Müslüm Gürses’in devreye girmesiyle birlikte, 12 Eylül askeri darbesinin sonrasının müziği arabesk olarak tescillendi. Arabesk Türkiye’de rakipsiz oldu. Köyden kente göç sonucu ortaya çıkan yeni şehirlilerin katkısıyla büyüdü. 90’lı yıllarda yaşanacak pop patlamasına kadar piyasayı elinde tuttu.
TRT AMBARGO KOYARDI
O dönemde Arabesk müziğe ve sanatçılarına tek kanallı TRT ambargo koyardı. Arabeskçiler sadece yılda bir gün, yılbaşı gecesi ekrana çıkardı. TRT’deki yasağı arabeskçiler Özal’ın başbakan olması ile deldiler. Özal, arabesk müziği ve İbrahim Tatlıses’i çok sevdiğini kamuoyuna açıklamıştı. ANAP’ın 1983 seçimlerinde kullandığı şarkı, parti amblemindeki arı ve peteğe gönderme yapan şarkı arabesk özellikleri taşıyan bir şarkı olarak seçilmişti. “Arım balım peteğim / Anavatan çiçeğim / Bilsem ki öleceğim / Yine onu seçeceğim // Tek ümidim her şeyim / Özal benim liderim / Bilsem ki öleceğim / Yine onu seçeceğim…” Arabeskçiler, Özal döneminde bir bir ortaya çıktı. Aklıma gelenler, “Seni Sevmeyen Ölsün”le Tüdanya, bir trajedinin kahramanı olarak herkesin konuştuğu Bergen ve bir yılbaşı gecesi “Kimbilir”le ekrana çıkan Kibariye, dönemin üç büyük ismi olarak müzik tarihimizde yerlerini aldılar.
EMRAH ESKİŞEHİR’DE
Eskişehir’de ilk gazetecilik yıllarımızda çalıştığımız İstanbul gazetesinin haftalık müzik dergisi de vardı. Eskişehir’e Küçük Emrah’ı getirmiştik. O günkü kadar çile çektiğimi hatırlamıyorum. Arabesk ’in son yıllarıydı. Emrah’a Eskişehir’de gösterilen yoğun ilginin o zaman farkına vardım. Küçük Emrah ve Küçük Ceylan, bir modayı başlatan çocuk şarkıcılarıydı. Büyüdüklerinde de şarkıcılığa devam ettiler.
HOR GÖRÜNENLERİN MÜZİĞİ
1970’li ve 80’li yıllarda arabesk seven solcular Orhan Gencebay’ı, arabesk seven sağcılar ise Ferdi Tayfur’u dinlerdi. Arabesk, köyden kente göç edenlerin, horlananların, hakir görülenlerin müziğiydi. Kentin varoşlarında kurulan gecekondu mahallelerinde yaşayanlarca dinleniyordu. Arabesk ‘i şehirlerin merkezinde dinleyenler ise Ümit Besen ve Ferdi Özbeğen’i dinlerdi. Ümit Besen’in hereksin ezbere bildiği şarkısı ise “Nikâh Masasıydı”.
ESKİŞEHİR’DE YA ÇATI KATI, YA DA BODRUM
Taverna türü arabesk müzik aslında Yunanistan’ın gece hayatında görülürdü. Bence bu müzik türü Türkiye’ye gelirken evrim geçirdi. Yanlış anlaşıldı. Köyden kente göç eden varlıklı kesim ya da 1980 sonrasının yeni zenginleri tabak kırarak, bu taverna müziklerini dinlerdi. Eskişehir’de de örnekleri görüldü. O gece kulüpleri bugün Eskişehir’de tarihe karışmış durumdalar. Şehrin merkezinde iş merkezlerinin çatı katında veya bodrumundaydılar.
Taverna şarkıcıları interaktif olarak konserler veriyordu. Sonra otobüslerdeki şoförlerin yolcuların dinlemesi için çaldıkları müzik kasetlerinde de bu üslubu gördük. O ooo kimleri görüyoruz… Meşhur fabrikatör Hasan Bey, hoş geldiniz. Sizi bu güzel şarkımın eşliğinde dansa davet ediyorum. O dönemde ‘Acılı’ ve ‘Acısız’ arabesk tartışmaları da yaşandı. 1990 yılarda popçular ortaya çıkınca, arabeskçiler silinip gitti. Bir kesim popçuları kurtarıcı olarak gördü. Acısı tatlısı ile hiçbir zaman arabesk dinlemedim. Dinleyenleri de eleştirmedim. Ferdi Tayfur’un ölümüne üzüldüm. Mekânı cennet olsun.
averna şarkıcıları interaktif olarak konserler veriyordu. Sonra otobüslerdeki şoförlerin yolcuların dinlemesi için çaldıkları müzik kasetlerinde de bu üslubu gördük. O ooo kimleri görüyoruz… Meşhur fabrikatör Hasan Bey, hoş geldiniz. Sizi bu güzel şarkımın eşliğinde dansa davet ediyorum. O dönemde ‘Acılı’ ve ‘Acısız’ arabesk tartışmaları da yaşandı. 1990 yılarda popçular ortaya çıkınca, arabeskçiler silinip gitti. Bir kesim popçuları kurtarıcı olarak gördü. Acısı tatlısı ile hiçbir zaman arabesk dinlemedim. Dinleyenleri de eleştirmedim. Ferdi Tayfur’un ölümüne üzüldüm. Mekânı cennet olsun.