Ekonomi mezunu birinin bu soruyu sorması bence garipsenmemeli. Gazetecilerin camiasında oldukça yeniyim ama elbette bu konuya dair de kendimce düşüncelerim var. Diğer her konularda olduğu gibi.
10 Ocak sizlerin de bildiği gibi Türkiye’de çalışan gazeteciler günü olarak anılıyor.  Basın her ne kadar yansız ve özgür olmalı desek de her gün bir gazeteci arkadaşımızın maalesef ifade özgürlüğüne engel olunduğuna şahit oluyoruz. Bu konu da ki temennim ise umarım yakın gelecekte basının daha fazla özgür ve yansız oluşuyla yükselişini görmemiz..
Benim mezuniyetim ekonomi ve finans üzerine ancak kendimi bildim bileli kendimi en kolay ifade etme biçimim yazarak oldu bu yüzden gazetecilik mesleği anlamında temelim olmamasına rağmen kendimce 2 yıl boyunca iyi bir yol kat ettiğimi düşünüyorum. 
Üniversite okuduğum yıllarda ilk ve ortaokul öğrencilerine özel ders veriyordum. Aslına bakarsanız o yıllarda bir şeyi anlattığımda dinlenilmekten aldığım keyfi deneyimlemeye başlamıştım. Bu da beni yazmaya ve öğretmeye, bildiklerimi aktarmaya daha çok teşvik etti. 
Üniversite yıllarımda branşımdan ötürü Mahfi Eğilmez’i çok fazla okurdum. Yazdıkları yazıları bir gazeteci gibi akıcı ve kendine çeken bir dille yazıyordu. Bu yüzden Mahfi Eğilmez çok bilinen gazetelerde köşe yazarlığı görevlerinde bulunup sayısız makale yazmış hatta Türk Eskiçağ Enstitüsü'ne muhabir üye olarak görev almış bir ekonomisttir. Bana o yıllarda biraz da olsa ilham olmuştu hem ekonomi üzerine çalışması hem de yazı yazıp bu yazıyı binlerce kişiye ulaştırması anlamında..   
Şimdilerde 2Eylül haber muhabirlerimizden İlksen ile birlikte yaptığımız ‘’2Eylül Eğlence Peşinde’’ programıyla Eskişehir sokaklarından komik ve esprili yanıtlar aldığımız bir röportaj konseptimiz var. Bunun yanı sıra bu şekilde içimi, bildiklerimi ve duygularımı döktüğüm bir köşem var. Benim için farklı bir kariyer çizgisi olmuyor değil ama.. Ekonomi bitirip gazetede çalışmak.. Sanıyorum ki biraz manifestlemiş olabilirim Mahfi Eğilmez okuduğum zamanlarda.. 
Herhalde gazeteye işe girip çalışmasaydım bildiklerimi aktardığım, kendimce birazda eğlenerek sohbet ettiğim bir youtube kanalı açıp videolar çekerdim. Hala zaman zaman düşünmüyor değilim bunu..
Konuyu çok fazla dağıtmadan başlıktan da anlayacağınız üzere gazete ve gazetecilikle alakalı bir şeyler söylemek istiyorum. 1971 yılındaki askeri müdahaleden sonra ülkede gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine her yıl 10 Ocak çalışan gazeteciler günü olarak kutlanmakta. Gazeteci ise ülkemizde 1952 yılında yürürlüğe giren ve hala mevcudiyetini koruyan Basın İş Kanunu olarak bilinen 5953 sayılı kanununda, Türkiye'de yayınlanan gazete, internet haber siteleri, mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan kişiler olarak tanımlanmakta. Buraya kadar hemfikiriz diye düşünüyorum. Yani gazetede çalışan, emek veren işçilerin tümü gazeteci olarak anılmakta. 
Diğer her meslek grubunda da olduğu gibi işine emek veren herkesin bulunduğu yere ait olması gibi gazete ve gazeteci arasında ki bağlantı da bence böyle. Bu gazeteye emek veren, mesai harcayan, daha iyiye yükseltmek isteyen, vicdanı ve aklı çelişmeden gördüğü bir detayı ama habere ama yazıya döken herkes benim için gazetenin çalışanı. Bir kere 5953 sayılı kanun kabul ediyor başkalarının ne söylediği tam da burada önemini yitiriyor. Anlayacağınız bende 5953 ile aynı fikirdeyim.. 
Hatta daha eskiye gidelim. Bilenleriniz vardır muhakkak. Türkçülük ve Öz Türkçecilik izlerini yazılarında taşıyan ve yazdığı yazılarla o dönemi yansıtan Falih Rıfkı Atay Cumhuriyet döneminin en önde gelen gazetecilerden olmuştur. Gezi, anı, makale türlerinde birçok yazısı olan Atay bildiğim kadarıyla edebiyat mezunuydu ve gazetecilik anlamında ki başarısı mezuniyeti değil içten gelen yazı yazma yeteneğiydi.. Çünkü yazının gücü tıpkı günümüzde olduğu gibi teorik bilgi donanımının o zamanlarda da üstündeydi. Yetenek ve araştırma güdüsü içten gelir ve ne kadar üzerine giderseniz o kadar büyür ve gelişir. Gelişip ilerlemeniz de sizi bu alanda daha başarılı yapar. 
Sonuç olarak gazeteciliğin ben mezuniyet ile değil de yatkınlıkla öne çıkılabilecek bir meslek grubu olduğunu düşünüyorum. Sonuçta Mehmet Ali Birand gibi Özlem Gürses, Fatih Portakal gibi topluma mal olmuş gazetecilerimiz İletişim fakültesi bitirerek gazeteci olmamış bu alana yetkinlikleri ve yazı yazma yetenekleri ile olmuşlar..  
İşini, vicdanı ve aklı çelişmeden yapan, her gün kendini geliştiren, kendine ve çevresine değer katan, öğrendiklerini aktarmanın hep bir yolunu bulan tüm gazeteci arkadaşlarımızın 10 Ocak çalışan gazeteciler gününü buradan da tekrar kutluyorum. 
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu günler..