Biraz argo bir başlık oldu değil mi? Üslubuma uygun olmadığını bende kabul ediyorum. Ancak dikkat çekmek istediğim şey deprem gerçeği. Dün Çankırı da sallandı. Zaten Kahramanmaraş, Malatya, Hatay ve benzeri iller bir taraftan, diğer taraftan İstanbul çevresinde Marmara'da, Yalova'da büyüklüğü 5 civarında olan depremler yüreğimizi titretiyor. 19 Ağustos 1999 da meydana gelen Gölcük, ardından yaşanan Düzce depremleri ve can kayıplarımızı çoktan unuttuk bile. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerin sebep olduğu büyük yıkım hala tazeliğini koruyor.
Bundan 24 yıl önce uzmanların büyük İstanbul depremi için verdikleri süre 30 yıl civarıydı. Aradan geçen 24 yılda bu büyük depreme nasıl hazırlandık, neler yaptık? Bu sorunun cevabını net olarak vermek bir hayli zor. Her gün bir taraflarımız sallanıyor derken kendini bir türlü unutturmayan depremlerden söz ediyorum. Her
defasında bürokrasiye takılan çalışmalar, kağıt üzerindeki palanların bir türlü hayata geçirilememesi ve ortak bir karara varılamamış olması endişelerimizi her geçen gün daha da büyütüyor. Malum Anadolu coğrafyası diri fayların oluşturduğu deprem kuşağı üzerinde yer alıyor. Bunu biliyor, görüyor ve acı tecrübeler ile yaşıyoruz. Ama önlem alma konusunda aynı esneklik ve hareketliliğe sahip değiliz. Bu tabi ki benim gözlemim. Tabii ki bizim bilmediğimiz önlemler alınıyordur da biz bunların sahaya yansımasını görmekte güçlük çekiyoruzdur.
Gelelim Eskişehir'e! Eskişehir deprem riski taşıyan diğer şehirlere göre daha güvenli görünse bile ülkemizin yetiştirdiği önemli uzmanlardan birisi olan Prof. Dr. Naci Görür' ün Eskişehir ile ilgili değerlendirmeleri bir hayli dikkat çekici olmasına rağmen yeterli ilgiyi gördüğünü söylemem. Prof. Dr. Görür "Eskişehir'de olası bir depremde Hatay etkisi görülebilir" uyasin da bulunuyor. Nedir Hatay etkisi? Bunun üzerinde düşünüyor muyuz? Sayın Görür, "6 Şubat depremleri Kahramanmaraş merkezli oldu ama en büyük yıkım depremin etki alanındaki Hatay'da oldu!" Doğru mudur? Yüzde yüz katılıyorum. Ben bir deprem uzmanı değilim ama uzmanların söylediklerini de hiçbir zaman yabana atmam. Eskişehir yapı stoku bakımından oldukça yıpranmış, bitişik nizam yapıların çoğunlukta olduğu aynı zamanda büyük kısmı alüvyon zeminde kurulmuş bir şehir. Var mı itirazı olan? O halde çevremizde meydana gelebilecek Allah korusun bir depremin etkilerinin sebep olabileceği yıkımı düşünmek bile istemiyorum.
Sahi Eskişehir'de bugüne kadar yapı stokunun yenilenmesi için ne yapılıyor? Sadece yapı stokunun görünen kısmını gözden geçirmek için yapılan çalışma yeterli değil.
Daha neler yapılması gerekiyor? Şehrin aktörlerinin bir masa etrafında buluşup acilen karar vermesi gerekmez mi? Bir dönem iyi niyetle başlatılan ama hiçbir zaman sonu getirilemeyen "kravatsız toplantılar" yapılabilseydi keşke. Şehrin aktörleri siyasi kimliklerini bir tarafa bırakıp çay-kahve sohbetinde şehir için yapılabilecekleri konuşsalardı ne olurdu biliyor musunuz? Bugün tartışıp konuştuğumuz konuların belki de yüzde 50'ye yakın bölümünü çoktan çözmüş olurduk. Örneğin kentsel dönüşüm, çevre yolu sorunu, küçük sanayi sitesi, Baksan Sanayi Sitesi gibi çöküntü alanlarından kurtulmuş olabilirdik. Yine Erenköy, Huzur, Karapınar mahallelerinde imar sorunları halledilebilir buralar şehrin merkezindeki çöküntü alanları olmaktan çıkarılabilirdi.
Başa dönecek olursak maalesef her gün bir tarafımız sallanıyor ama bu sallantılardan ders almak yerine kaçınılmaz akıbetimize doğru giden yolda freni boşalmış araba gibi çaresizce sonumuzu bilmeden yol alıyoruz.