Almanya’da bir uzman, çalıştığı şirkette, şirketin aleyhine giden işler varsa, üstlerini uyarır. Türk şirketlerinde ise patron herhangi bir tavsiye ya da uyarının itibarını düşüreceğini düşünür. Elemanlar da bunu bilir üstlerine akıl veremezler. Mesleki eğitime önem verilmez. Çalışacak kişinin üniversite mezunu olması ye- terli görülür. Patron korkusuyla susulur. Takım ruhundan uzak, feodal sistemle işler yürürse. Bu ülkenin ekonomisine bile sirayet eder.

KÖTÜ GİTMEKTE OLAĞAN

Bugün sıkıntıdaki ekonomimize çözüm aranıyor. Bulunan çözüm, sıcak parayı neredeyse bu getir. Bu getir, dönemi nereye kadar gider. Dipsiz kuyunun sonu hiçbir zaman gelmeyecektir. Her alanda feodal sistem geçerliyse, genel ekonominin kötü gitmesi de olağandır. Türkiye’de bir havacılık şirketinde uçak bakım mühendisi olarak çalışan, yabancı uyruklu bir şahıs üç yılın sonunda istifasının ardından bakın neler söylüyor: “ Son üç yılda iki Türk uçak şirketinde çalıştım. Gördüm ki ilişkiler tamamen feodaldir. Patron patrondur. Alt kademedeki tüm memurların görevi patrona şirin görünmektir. Altında çalışanlar onu sorgulayamaz. Eğer başarı varsa bu patronun akıllı kararlarının eseridir. Eğer başarısızlık varsa yukarıdan aşağı doğru herkes birbirini suçlar, sonunda suç en alttakinin sırtında kalır”

PLAN ÖNEMLİDİR
Dünyada her ulus gelecekle ilgili plan yapar. Gelecek nesillerin iyi yetiştirilmesinin mücadelesini yapar. Planlar 10 yıllıktan başlar. 50 yıllığı kadar gider. Peki, bizim ülkemizde böyle çalışmalar yapılıyor mu? Aynı hükümette
bakan değişince, her şey sil baştan yapılıyor. Muhafazakâr kesim gözünü Osmanlı’ya dikmiş. Adeta Abdülhamit döneminin özlemiyle yanıp tutuşuyor. Laik kesim ise Atatürk ve Cumhuriyet’in ilk yıllarını özlü- yor. Daha fakir ama daha onurlu bir ulustuk, diyor. Bugün için hepimizin birer Atatürk olması gerektiği akıllara gelmiyor Umudumuzu , enerjimizi yitirdik, muasır medeniyetle giriştiğimiz yarıştan koptuk, bilimle arayı açtık. Kendimizi toparlamalıyız. Yeniden Atatürk’ün yoluna, çizgisine girmeliyiz.

ŞU HAVALİMANI İŞİ

Sabahleyin Eskişehir Teknik Üniversitesi rektörlüğü Hasan Polatkan Havalimanının çalışmalarını açıkladı. Bizim havalimanı söz konusu olunca, hemen aklımıza ister istemez Kütahya’daki Zafer Havalimanı geliyor. Euroları yiyen Zafer Havalimanı ve bedavaya hizmet üreten Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin havalimanı birbirleri ile hiçbir açıdan kıyaslanamaz. Geçen gün üst düzey bürokrat bir dostum, eşi ile birlikte okulların uzun ara tatilinde umre ’ye gideceklerini söyledi. Direkt Eskişehir’den uçuş ile Mekke’ye gidecekler. Aynı şekilde geri dönecekler. Yurtdışında çalışan Eskişehir ve Emirdağlılarda Hasan Polatkan Havalimanını kullanıyor. Birkaç yıl önce zorla yurtdışında çalışan hemşerilerimize Kütahya Zafer Havalimanını kullandırmaya kalktık. Sonunda isyan çıkınca, siyasi irade geri adım attı. Zafer Havalimanını yapmak, Eskişehir’de beleş havalimanı dururken, kimin aklıydı? Bu fizibilite hesaplarını kimler yapıyor? İhaleyi alan şirketler lehine bu kadar büyük yanılmalar nasıl mümkün oluyor? İşletmeciyle masaya oturup Hazine’yi kemiren garanti bedellerini makule indirmek neden düşünülmüyor? Zafer Havalimanı görülmemiş bir para tuzağı oldu. Yıllık 1 milyon 279 bin yolcu garantisi verilen havalimanı geçen yıllarda yüzde 5 kapasiteyle çalıştı. Halen bu durum devam ediyor. Türkiye’nin ilk sivil havacılık okulunun havalimanı, hizmette vermeye devam ediyor. Yılmaz Büyükerşen’in bir hayali olarak gerçekleşen Muttalip’deki havalimanı, onun yokluğunda da hizmet etmeye devam ediyor. Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin açıkladığı yılda 100 bin yolcu hepimizi mutlu etti. Birde tarifeli uçak seferlerine açsak, daha neler olacak.