Türkiye’de enflasyonist baskı sebebiyle zor bir dönemden geçiyor. Enflasyonun sebep olduğu tahribatın özellikle küçük esnaf üzerindeki baskısı gerçekten çok fazla hissedilmeye başladı. İşyeri kiraları sebebiyle üzerindeki yükün çok ağırlaştığını söyleyen esnafların artık işyerlerini kapatmakla yüz yüze geldiklerini belirtiyorlar. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık hesabı… Mülk sahiplerine sorsanız bu kadar yüksek enflasyonist ortamda onlarda haklı, esnafa sorsanız bu kiralar ile ayakta kalmak nerede ise imkansız. Nereden tasarruf edeceklerini bilmiyorlar. Halen Eskişehir’de büyük oranda küçük esnafın işi zora girmiş durumda. Çünkü yeni yılla birlikte zaten geçtiğimiz yıldan hiçbir sınır olmadan ikiye, üçe katlanan kiralar ile ilgili yeni dönemde de en az iki katına yükselen rakamlar küçük esnafı kepenk indirmek zorunda bırakıyor. Kiraların dayanılmaz boyutta arttığını belirten bir esnaf kardeşimiz şöyle diyor, “Geçtiğimiz yıl 3 Bin TL olan kiramızı 6 Bin 500 TL’ye yükselttik. Geçtiğimiz yıl bir şekilde telafi ettik. Bu yıl yine mülk sahibimizle uzlaşma yoluna gidelim dedik, ne mümkün? Altından kalkılmaz rakamlar sebebiyle işyerini boşaltmak zorunda kaldık. Sadece ben değil, çok sayıda küçük esnafın işyerini boşlatmayı düşündüğünü biliyorum. Boşaltan arkadaşlarımızda var. Bu saatten sonra birkaç kişiye ekmek parası kazandıran insanlar olmaktan çıkıp kendimize bakacağız. Birilerin yanında asgari ücrete razı olarak ekmeğimizi kazanmaya çalışacağız.”
Gerçekten çok hazin bir durum. Küçük esnafın üzerindeki yük çok fazla. Küçük sermayeler ile asgari ücretle de olsa birkaç kişiye ekmek kapası olan işyerleri için insan sadece kira ile değil yine ikiye katlanmış doğal, elektrik, hammadde fiyatlarıyla da boğuşuyorlar. Bir başka tanıdığım esnaf vatandaşımız da şunları söylüyor. “2 kişiye SGK primi ve asgari ücret üzerinden maaş veriyordum. İki personelin yemek ve diğer ihtiyaçlarının da getirdiği bir yük var. Yakıt giderleri, elektrik ve su maliyetleri de artıyor. Zaten kullandığımız ana mamullerin fiyatları da her gün artıyor. Biz ardık maliyet hesabı yapamaz hale geldik. Bu şartlarda ayakta kalmak öylesine zor ki. Kazancımızdan vazgeçtik, çalışanlarımıza verdiğimiz sözleri yerine getiremiyoruz. Bir de kiralar hemen her yıl iki katına yakın artıyor. Altı ayda bir mülk sahibi ‘kirayı ödeyemiyorsan çıkabilirsin’ diye rest çekiyor. Böyle biz ticaretimizi nereye kadar götürebiliriz?“
Bu sorunlar ile kimin ilgilenmesi gerekiyor? Sorunun cevabı belli. Küçük esnaf nasıl para kazanabilir ki bu yükün altından kalkabilsin. Artan fiyatlar ve her gün düşen ciroları ile ayakta kalmakta zorlanan küçük esnafın derdini kim çözer? Odalar ne işe yarar? Odaların elinde bir şey olmayabilir. Ancak odalar bu konuyla ilgili en azından siyasilere durumu aktarıp kamuoyu oluşturabilir, sorunun çözümü için öneriler hazırlayabilir, esnafın rahat nefes alması için onlara destek olabilir. Esnafın sicil amiri ol, aidatını al, alamazsan icraya ver, sıcak koltuklarda otur. Yapılması gereken bu değil.
Geçtiğimiz günlerde Lokantacılar ve Kasaplar Odası Başkanı bahar Bilen ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide iki konu üzerinde durmuştu. Bilen özellikle küçük esnafın güvence bedellerinden kurtarılması gerektiğini ayrıca fiyat tarifelerinin işin ehliyet sahibi kişiler tarafından mega şehirlerden başlayarak kademeli olarak belirlenmesi gerektiğinin altını çizmişti.
Özetle küçük esnaf ölüyor, birileri de üzerine toprak atıyorsa burada bir yanlışlık var demektir. Özellikle birkaç kalemde küçük esnafı rahatlatabilecek önlemler alınabilecekken onları kaderleri ile baş başa bırakmak hiçte etik değil. Umarım bu konuda birileri artık küçük esnafın duyulmayan çığlığını duyarlar…