Dün milyonlarca öğrenci için yarıyıl tatili başladı. Yarıyıl tatili başlarken öğrenciler karnelerini de aldılar. Sevinenler olduğu gibi üzülenlerde oldu. Aslında öğrenciler yaptıkları ve yapamadıkları ile yüzleştiler. Bizim gazetede genç anne babalar olunca bende merak ettim.  Örneğin Spor Müdürü Erhan Ünal’ın oğlu Toprak’ın yanı sıra Haber Koordinatörü arkadaşımız Özge Zaim’in İpek’i de karne aldılar. Her ikisinin heyecanları görülmeye değerdi. Toprak ve İpek çok başarılı çocuklar. Her ikisinin karneleri de çok ama çok iyi denilebilecek düzeyde. Gördüğüm kadarı ile Hem Erhan hem de Özge çocuklarından daha çok mutlulardı.. Kendilerini özellikle de Toprak ve İpek’i tebrik ediyorum.
Karne deyince insanın aklına acaba bizim yöneticilerin karnesi nasıl? Örneğin ekonomiyi yönetenlerin karnesini merak ediyorum. Notları verecek olan vatandaş. Ekonomi yönetiminin mazereti var. Yüksek enflasyon, düşük ücretler, işsizlik verileri iyi diyen varsa beri gelsin. Özellikle asgari ücretli kesimler ile emeklilerin mevcut ekonomi yönetimine vereceği notların kırık olduğunu biliyoruz. Örneğin yüzde 44’ün üzerindeki bir enflasyon ortamında yüzde 30’luk asgari ücret artışı, yine yüzde 15.74’lük emekli maaş artışları ile ekonomi yönetimine çok iyi not vermek mümkün mü? Neyse karne meselesine dalmayalım daha çok gidilecek yol, yazılacak şeyler olur… Çünkü bu konu hem çok su götürür hem de yerel yönetimlerden merkezi yönetime kadar uzanan bir çizgiyi enine boyuna değerlendirmek gerekir.

***

Bir zamanlar mobilyacılığın kalbiydik

Tabakhane deyince belki yüzümüze safa saf bakanlar olabilir. Ama bizim bir Tabakhanemiz vardı bir zamanlar. Tabakhane deyince bölgenin adı öyle… Geçmişten kalan bir isim. Ama 50 yıl önce Mobilyacılar için bir merkezdi. Çünkü Eskişehir mobilyacılıkta gerçekten bir numaraydı. Eskişehir mobilyası denildiğinde Türkiye’de herkesin hayranlık duyduğu eserler çıkardı. Tabakhaneden her gün Türkiye’nin değişik kentlerine kamyon kamyon mobilya sevkiyatı yapılırdı.  Eskişehir’deki mobilyacılar fuar fuar gezer nerede bir yenilik varsa resimler, ölçülendirir onlara yenilikler katarak üretimler yapardı.   Emek emek işlenirdi mobilyalar. Her birinde alın teri ve bilek gücü vardı. Ağır kış şartlarında mobilya atıkları ile ateşlenen sobaların üzerinde pişen çayın da ıhlamurunda bir tadı vardı.   Teknolojiyi denedik olmadı, emek değerini kaybetti. İşte bu sebeple önce ustalarımızı kaybettik, sonrada mobilyadaki öncülüğümüzü. 
Çok merak ediyorum, “sahi ne oldu o ustalarımıza ve sektörümüze?”  Teknolojiye mi yenildik, yoksa hırslarımıza mı bilemiyorum. Bugün Tabakhane mobilyacılar sitesinin yerinde yeller esiyor. İmalatçıların bir bölümü BAKSAN’a bir bölümü TEKSAN’a gitse de ne yazık ki İnegöl, Ankara, Kayseri, İzmir gibi illere hem ustalarımızı hem de sektörümüzü kaptırdık. Bugün Tabakhane bölgesinde imalatçılar değil, satış yapan mağazalar var… Geçtiğimiz günlerde Tabakhaneden geçtim. Eski anılar canlandı gözümün önünde. Fevzi Güler ağabeyi, Kalfa Galip’i,  Hayati Doğan ağabeyi, Rüstem ustayı düşündüm. Daha pek çok dost geçti gözümün önünden. Onların sıcacık dostluklarını, samimi esnaflıklarını, mütevazı  yetenekli ustalıklarını hayal ettim..
 Özetle neden diye sordum kendi kendime… Sebep çok ama bugün için çare yok diye düşündüm sonra… “Acaba bir daha o sinerjiyi yakalayabilir miyiz?” diye deli sorular aklıma geldi…