Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu geçtiğimiz günlerde bir rapor yayınladı. Raporuna göre, 1 Ocak - 31 Ekim tarihleri arasında 357 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Katledilen kadınların 61’i şüpheli ölüm olarak kayıtlara geçerken, 198 kadın ateşli silahla ve 77’si ise kesici aletle öldürüldüğü tespit edildi.

Aile içi katliam

Katledilen kadınların ortalama yaşı ise 37 olduğu belirlenirken, katledilen kadınların 168’i evli, 96’sı bekar, 26’sı boşanmış, 10’u dini nikahlı, 55’inin ise medeni durumu bulunmuyor. Eskişehir’deki sivil toplum kuruluşları ve Eskişehirliler kadın cinayetlerine karşı duyarlıdırlar. Katliamları da mahkeme aşamasında bile takip ederler. Katliama uğramış ailelere de destek olurlar. Katledilen kadınların, büyük çoğunluğu aile içinde katlediliyor. 45’i tanıdığı, 41’i ise ilişki yaşadığı erkek tarafından öldürüldükleri ortaya çıktı.

Azalma yüreklere su serpiyor

İçişleri Bakanlığı verilerine göre, yılın ilk üç ayında kadın cinayetlerinin geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 22 azaldığı açıklandı. Bu yılın ilk 4 aylık döneminde meydana gelen kadın cinayetleri, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 36 düştü. Bakanlığın yorumunda; “Aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında alınan yeni tedbirler ve atılan adımlar etkisini göstermeye başladı” deniliyor.

Devletin adımları

Kadını koruyacak olan ve koruması gereken her şeyden önce devlettir. Devlet, vazifesini yerine getirmek üzere adımlar atıyor. Cinayetler çoğalınca, devlet tedbirleri de arttı. Yasalar uygularken gözlenen aksaklıkların giderilmesi, kurumlar arası eşgüdümün oluşturulmaya başlanması, hizmet içi eğitimlerin artırılması, kolluk kuvvetlerinde özel birimlerin kurulması, ihbar ve destek hatlarının/uygulamalarının tanıtılması, ulusal eylem planları vb. şüphesiz ki kadının daha sıkı korunmasına hizmet etmektedir.

Sivil toplum

Kadın örgütlerinin, baroların, üniversitelerin, siyasi partilerin çalışmaları da teşvik edici ve uyarıcı niteliktedir. Yükselen kadın hareketi, toplumsal farkındalığın artmasında ve sonuç alıcı adımlar atılmasında büyük pay sahibidir. Bunların neticesinde, kadın cinayetlerinde bir miktar azalma yaşanması olumludur. Mücadelemizin sağlamasıdır. Küçük ya da büyük ilerlemeler kaydetmiyor olsaydık yanlış yolda olduğumuzu, tedbirlerin işe yaramadığını düşünmemiz gerekirdi.

Yolun başı

Elbette henüz yolun başındayız. Eksiklerimiz çok. Kadına şiddet en temel sorunlarımızdan biridir. Söylenmesi gereken şey şudur; kadına yönelik ayrımcılık ve şiddetle mücadele tavizsiz biçimde, kararlılıkla, eksiklikler giderilerek, topyekûn seferberlikle sürdürülmelidir. Kadın cinayetleri, Batı’da artarken bizde azalıyor.

Bilinçlenmek önemlidir

Tük kadınını sözleşme veya yasalar korumaz. Her şey bir yere kadardır. Olayları olumlu yönden incelemeliyiz. Eğer, bakanlıklar düzeyinde bir eksiklik varsa, uyaralım. Çabaları da destekleyelim. Kadına yönelik şiddet; kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen, cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan her türlü tutum ve davranış olarak tanımlanır.

Her cinayet kadın cinayeti midir?

Kadın cinayeti de toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelli cinayetleri ifade eder. Yani maktulün kadın olduğu her cinayet kadın cinayeti değildir. Yanlış bilgilerle güvensizlik ve karamsarlık yayarak şiddet mağduru kadınlara “korumasız ve yalnız” olduklarını düşündürmenin, kadın sorununa duyarlı gençlerin haklı tepkilerini yanlış yönlendirmenin, kimseye faydası olamaz. Doğru adımlar atabilmek için kadına şiddet verilerinin düzenli aralıklarla Bakanlık tarafından açıklanmasıdır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde kadın örgütlerinin de geniş katılımıyla düzenli toplantılarla bilgi alışverişi yapılmalı; eylem, amaç ve irade birliği sağlanmalıdır. Hassas konuyu bilinçli yaklaşımlar ortadan kaldırabilir.