Eskişehir’de birkaç önemli tartışmaya dikkat çekmek istiyorum. Eskişehir ile ilgili en önemli konulardan birisi birkaç yıl öncesine kadar Alpu’da işletmeye alınmak istenen kömür işletmeleri ve kurulmak istenen kömürlü elektrik santralini hatırlıyorsunuz değil mi? Kurulmak istenen kömürlü termik elektrik santrali ile ilgili Eskişehir kamuoyunun etkin mücadelesi sonucu yargının da kararıyla bu proje rafa kalktı. Yine Eskişehir ile ilgili olarak Kaymaz’da yıllar önce kurulan açık maden işletmesi ile ilgili de rahatsızlıklar var. Burada halen faaliyetine devam eden bir maden işletmesi var ve bu konuyla ilgili olarak da bir yargı süreci işletiliyordu. 

Konuyla ilgili bir değerlendirme toplantısı düzenleyen Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği adına konuşan Özgür Öngel Eskişehir’in maden çöplüğü haline gelmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Öngel, “Yürütülen hukuk mücadelesi ile Eskişehir’in doğasına ve insanına geri dönülmez zararlar verilmesine engel” olduklarını belirterek, "Ne mutlu ki yürüttüğümüz hukuk mücadelemiz sonucunda, Eskişehir’in doğasına ve insanına geri dönülmez zararlar getirecek olan bu akıldışı projenin önü kesildi. Son yıllarda Eskişehir’in çevre mücadelesini önemli bir noktaya getiren maden çevresinin yoğun bir şekilde Eskişehir’e taşınmaya çalışıldığını daha önce kamuoyuyla paylaşmıştık. Hatırlanacağı gibi, aynı şirket tarafından Sivrihisar’ın Kaymaz Mahallesinde yapılması planlanan 3. maden atık tesisi de yine diğer illerden taşınacak olan altın ve gümüş cevherinin Eskişehir’de işlenmesi projesiydi ve bu proje de mahkeme entegre proje olarak değerlendirilerek ÇED Olumlu Kararı iptal edilmişti"  açıklaması yapmış.  

Bu konuyu da bir kenara koyalım. Yine Eskişehir’in Çukurovası olarak bilinen Sakarya Vadisi’nin tehdit edecek Atalan- Alpagut Altın Madeni işletmesi ile ilgili de itirazların güçlü şekilde dile getirildiğini biliyoruz.

Maden işletmelerine de ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin de değerlendirilmesine karşı çıkmanın ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak burada karşı çıkılması gereken en önemli şey,  vahşi madencilik anlayışı ile bir anlamda çevre katliamına sebep olabilecek uygulamalardan başka bir şey değil. İç Anadolu’nun bereketli ovaları arasında parmakla gösterilebilecek Alpu Ovası’nda kurulacak olan termik elektrik santralının getirisinden çok geri dönülmez bir tahribata yol açma ihtimalinin daha yüksek olduğu konusunda şüphe yok. Çünkü bu konunun pek çok örneği önümüzde duruyor.
Örneğin Kaymaz ile ilgili itiraz bir hayli dikkat çekici. O itirazda da şöyle deniliyor; “Eskişehir maden çöplüğü haline getirilmek isteniyor. Daha da vahimi, tüm halkımıza ait olan ve önemli doğal kaynaklarımız arasında bulunan madenlerimiz, ülke ekonomisine katkı sağlayacağı yalanıyla dış çevrelere yok edilmesi pahasına maden şirketlerinin yağmasına açılıyor. Bunun için de hukuka aykırı yöntemlerle yasal gereklilikler göz ardı ediliyor ve çevre ile ilgili yapılacak bilimsel uygulamalar kılıfına uydurulmaya çalışılıyor.”

Bu bağlamda birilerinin Eskişehirlileri, bu şehrin aktörlerini gerçekten ya ikna etmeli ya da Eskişehirlilerin mücadelesine saygı göstermelidir. Başlıkta sordum, “Eskişehir gerçekten sahipsiz mi?”

Bence Eskişehir sahipsiz değil. Eskişehirlilerin toprağına, havasına, suyuna sahip çıkma bilincinin gelişmiş olması, Eskişehirli olmanın ayrıcalığının farkında olunması en büyük avantajımız. Ne körü körüne  “istemezük” mantığıyla, ne de her şeye “evet” mantığı ile hareket etmeyen insanların şehri olunca bu şehrin sahipsizliğinden söz edilebilir mi? Hep yazıp çiziyoruz, “Bu şehir başka şehir. Bu şehir Eskişehir” ve Eskişehir asla sahipsiz değil…