Türkiye son zamanların en büyük facialarından birini yaşadı. Kışın ortasında 78 vatandaşımızı Kartalkaya'da bir otel de yaşanan yangında kaybettik. Türkiye’nin gündemi birden bire değişti. Herkesin yüreği yandı… Yananlar odun değil hepsi birer candı. Bir telaş, bir ayağa kalkış, bir panik havası yaşadık.. Herkes bir şeyler söyledi. Yangının ardından peş peşe açıklamalar yaptı. Türkiye’nin sıcak gündemini bile gölgede bırakan bu facianın ardından yapılan açıklamalarda gördük ki herkes topu birbirine atıyor. Hemen bir suçlu, günah keçisi arama telaşına düşüldü. Yok belediye bu işi takip etmeliydi, otel turizm bakanlığının denetimindeydi…
Hatırlıyor musunuz Soma faciasını, ya da Ermenek, Şirvan, Amasra, İliç maden kazalarının sonrasında yapılan açıklamaları hatırlıyor musunuz? Aladağ’da bir yurt yangını, Beşiktaş Gece Kulübündeki tadilat sırasında yaşanan yangını, daha yakın zamanda Balıkesir Karesi’deki mühimmat fabrikasındaki patlamayı da hatırlıyorsunuz değil mi? Benim ilk etapta aklıma gelenler bunlar. Hele Kahramanmaraş depremini, İzmir, Van depremlerini saymıyorum bile… He defasında yapılan açıklamaların ardından önlem alınması konusundaki çağrıları düşünüyorum… Çağrılar doğru ama sorumluluk alması gerekenlerin bir türlü taşın altına elini koyup harekete geçtiklerini görmedim. Belki taşın altına elini koyanlar olmuş olabilir ama en azından ben bilmiyorum…
Aslında defasında aynı sahneyi yaşayacağımızı bile bile sadece figüranların değiştiği senaryolar üzerinden yorum yapmaya devam ediyoruz. Herkes diyor ki, “İhmal var, tedbir alınmalı!” çok doğru ama tedbiri kim alacak? Ortak aklın gerektirdiği, her konuda uygulamaya konulacak katı kurallar konusunda konsensüs sağlayıp hayata geçirsek sonuçlar böyle olur mu? Topu herkesin birbirinin üzerine attığı bir puslu havada hiçbir şeyi hayata geçiremedik, geçiremeyiz.
“Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” mantığı ve zaman içerisinde “vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışmış” bir ahlaki yozlaşmanın temsil ettiği mevzuat hazretleri aynı zamanda toplumsal kokuşmanın da ipuçlarını veriyor bize. Tüm bu yaşadıklarımızın asıl sebebi budur.
78 can gitmiş kimin suçlu olduğunun ne önemi var? Suçlular veya suçlananlar bir şekilde adalet önüne çıkacak. Ateş hem 78 canımızı hem de düştüğü her ocağı yakmış… Emin olun bir süre sonra diğerleri gibi yaşadığımız bu facia da sıradanlaşacak, yaşadıklarımız rutinleşecek bu dosyada tarihin tozlu raflarındaki yerini alacak. Bu konuyla ilgili olarak en dikkat çeken açıklama Elektrik Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Özcan Özdemir’den geldi. Özcan diyor ki; “EMO olarak, can güvenliği için alınacak önlemleri "kaynak israfı" olarak gören anlayışın terk edilmesi gerektiğini savunuyoruz!”
Özcan’ın açıklamalarında hangi soruna nasıl çözümler üretilmesi gerektiği ile ilgili bir dizi ayrıntılı bilgilerde var. Sadece onları sakin bir gözle, mantıklı bir algıyla okumak bile yeterde artar bile. Hep facialardan sonra ayağa kalkıp zaman içerisinde her şeyin üstüne bir şal örterek sonuç alabileceğimizi düşünmüyorum. Derler ki, “Bir nal, bir atı, bir at, bir yiğidi, bir yiğit bir milleti kurtarır!”
Biz işte o nalı her defasında küllerin içerisinde arıyoruz, ama bir türlü bulamıyoruz.