“Zamlar karşısında alım gücü yurttaşlar daha şimdiden asgari ücrete ek zam gelip gelmeyeceğini merak ederken; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Meclis’te kendisine bu konuda verilen önergelere karşı 2002’den bu yana asgari ücrette reel olarak yüzde 293 oranında artış yaptıklarını söyledi. Ara zamla ilgili bir açıklama yapmayan Şimşek, yine 2002’ye göre en düşük emekli maaşının da yüzde 621 arttığını savunmuş.”
Asgari ücret ve emekli maaş artışları ile ilgili olarak Hazinenin başındaki en yetkin isim olarak Bakan Mehmet Şimşek’in rakamlar üzerinden yaptığı değerlendirme gerçekten bana ilginç geldi. Tamamdır asgari ücret rakamsal bazda 293 kat emekli maaşı da621 kat artmış. Bunlara itirazımız yok. Peki aynı süreçte fiyatlar kaç kat, enflasyon kümülatif olarak ne kadar yükselmiş? Aynı cümle içerisinde Sayın bakan bu sorularında cevaplarını verseydi belki bir mukayese etme imkanımız olurdu.
Doğrusunu isterseniz paranın alım gücünün ne kadar düştüğünü, vatandaşın refahının ne kadar azaldığını kimse dillendirmiyor. Vatandaş çuvalla para taşımak derdinde değil, ama cebinde taşıdığı paranın ihtiyaçlarını karşılayamadığını bildiği ve yaşadığı için talepte bulunuyor. Bugün en önemli sorunlardan birisi piyasada en az dolaşımda olması gereken en büyük banknotun piyasada en çok dolaşan paramız olduğu gerçeğini biliyoruz. Daha açık bir ifade ile 100 TL’lik banknotu piyasada dolaştıran 50,20, 10, 5’lik paralar olduğunu bunun yanında her 100 TL’lik para karşılığında piyasada 5 liralık bozuk paranın olması gerektiğini teknik olarak biraz ekonomi okumuş herkesin bilmesi gerektiğini anlatmaya gerek var mı?
AK Parti Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş, asgari ücretliye yapılacak 10 bin liralık bir zamla tasarruf yapılmayacağını aksine bu durumun mal ve fiyat dengesinin altüst edileceğini söyledi mi? Ne demişti Elitaş, "10 bin lira zam yaptığınızda bunun 3 bin lirasını harcayayım 7 bin lirasıyla tasarruf edeyim demez. Eksiklerini giderme yoluna girer!"
Aynı konuşmasında Elitaş yapılacak 10 Bin TL’lik zammın enflasyonu daha da arttıracağını bunun da daha fazla mutsuzluk anlamına geldiğini söylüyor. Her şeyi garibanın sırtından çözmek gerçeğe ne kadar uygun bu sorunun cevabını vermiyor.
Ramazan kapımızı çalmak üzere, sayılı günler kaldı. İnsanlar nasıl sahur yapacak, nasıl iftar sofraları kuracak kara kara düşünüyorlar. “Ama size şu kadar para verirsek enflasyon bu kadar patlar” mantığını ben şahsen kabul etmiyorum. Asgari, ücretliye, sabit gelirliye emekliye mutsuzluk getirir diye verilmeyen paralar, bir elleri yağda, diğer elleri balda insanlara veriliyorsa onlara niye mutsuzluk getirmiyor? Bu sorunun da cevabı yok.
Merhum Nasrettin Hoca bir fıkrasıyla yazımızı noktalayalım: Nasrettin hoca bir eve misafir olur. Yemeğe oturulur. Masaya çok nefis bir çorba gelir. Ev sahibinin elinde kepçe, hocanın elinde ise ufacık bir kaşık vardır. Hoca ufacık kaşıkla çorbayı tadımlık tadımlık yudumlarken ev sahibi kepçeyi her dikişinde: "Oh! öldüm!" der ve kepçeyi tekrar çorbaya batırır. Hoca en sonunda dayanamaz ve adamın elinden kepçeyi alarak: "Yahu ver şunu da biraz da biz ölelim!" der.
Değil mi biraz da gariban kepçeyse çorba içse de “oh öldüm” dese ne olur?