Geçtiğimiz gün üç harfli marketlerden birisine girdim. Bu marketlere girenler bilirler ki giriş yaptıktan sonra mağazayı baştan sona kadar dolaşmak zorunda kalıyorsunuz… Dolayısıyla fiyatlara da ister istemez göz gezdiriyorsunuz. İşte bende öyle bir gaflete düştüm. Dolaşırken bir baktım bir gün önce 195 liraya satılan 1 kilogram çayın fiyatı 159 TL olarak kocaman yazılmış. Orta segment çaydan bir paket alıp kasaya yaklaştım. Bir poşet ve 1 kilogram çaya 159.5 TL verip çıktım. Sonra tramvaya binip Alanönü’ne gittim.  Amacım orada inip otobüsle mahalleye gitmekti. Otobüs beklerken büyük bir bavulla durağa gelen vatandaş bavulu park ettikten sonra şöyle etrafımda bir turladı. Elimdeki Üç harfli marketin poşetine kafasını uzatıp baktı. Bende şaşkın şaşkın kendisini izlerken soruyu patlattı; “Çayı kaça aldın hemşerim!” Ben de “159 Liraya aldım, indirime girmiş!” deyince başladı anlatmaya.. Bu üç harfli marketlerde 12 yıl yöneticilik yaptığını aslında yapılanın indirim olmadığını  anlatmaya başladı.. Ve şöyle dedi; “Ben böyle marketlerde 12 yıl koordinatörlük yaptım indirim diye bir şey yok. Aslında çayın gerçek fiyatıdır o.  Bak hemşerim sana şu kadar söyleyeyim, hani marketlere denetimler sonrası milyonluk cezalar yazıyorlar ya. O cezaları kim ödüyor biliyor musun? Biz, yani ben sen o ödüyor!” Ağzım bir karış açık kaldı…
10 dakikalık bir duraklama süresinde vatandaşın anlattıkları bir anda kafamı allak bullak etti… Yani bir kilogram çayın hikâyesinden neler çıktı neler? Vatandaş ne kadar doğru söyledi, ne kadar yanlış söyledi bilmem ama daha yaklaşık 1,5 ay önce 157 liraya satılan çayın fiyatı 195 liradan nasıl oluyor da 159 TL’ye iniveriyor. Özetle durum şöyle; üç harfli market yükselttiği çayın stoklarını tüketemediği için elindeki stokları eritmek amacıyla fiyatı eskiye çekiyor…
Bu arada 100 Liradan 250 liraya kadar çay var… 100 Liralık çayın içinden çıkar bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey galiba çayın çöplerini paketleyip garibana çay diye satıyorlar… Benim bu fiyat dengesizliğinden anladığım bu…  Elbette bizim öyle “beyaz çay” falan tercihimiz olamaz da en çok tercih ettiğimiz çayın bile tadı çoktan kaçtı. Hani ne diyordu merhum büyük ozan Neşet Ertaş, “Garibanın bi cigarası var ona da dokunmayın!” Ne cigaranın tadı kaldı, ne de yanındaki çayın?
Bir paket cigara olmuş 80-90 lira bir kilogram çay olmuş 200-250 lira.. 80-90 liralık cigara gücü yetmeyen el altından ya kaçak cigara alıp içiyor, yanında en ucuz çayı alıp çöp saman demliyor…
Bu işlerin keyfini kim sürüyor? Ama ne de olsa, garibanın “maaşına zam yapılınca onlar bunu tasarruf etmeyip geçmişte ortaya çıkan ihtiyaçlarına harcayınca enflasyon aratacağı için” safayı bir avuç mutlu azınlık sürsün diyenlere söyleyecek söz bile bulamıyorum. Gariban için haram olan varlıklılar için helal mi oluyor acaba?
Yahu garibanın maaşını üç kuruş arttırdığınız sanmayın ki gidip ev-araba alacak.. Garibanın maaşı artında biraz daha sebze alacak, belki biraz daha süt ve süt ürünleri alacak. Garibanın geçmişte bıraktığı neyi geri alabilecek? Çay ve şeker almakta bile zorlanan “garibanı da düşündüğünüz için ayrıca size çok ama çok teşekkür ediyoruz” mu diyelim acaba… Minnetlerimizi, şükranlarımızı mı sunalım? Ya da hangi cümleler ile size duygularımızı ifade edelim?
 Bazen insan sözün bittiği yere geliyor ve yutkunuyor, yine yutkunuyor. Ne diyelim? Hayırlısı olsun…