Pazardaki ürünlerin yanına yaklaşılamıyor. Sera ürünleri zaten mevsim sebze ve meyvesi olmadığı için yanına yaklaşılamıyor, mevsim sebze ve meyveleri de gerçekten ucuz değil. Yani bu tablonun içerisinde üretici nerede diye insan ister istemez merak ediyor. Yaklaşan ramazan ayı münasebetiyle insanların kara kara düşündüğünü görmek gerçekten insanı üzüyor.
Ramazan demek zengin iftar sofraları, manevi iklime uygun yine zengin sahur yemekleri demek. Ama her geçen yıl garip ve yoksulların iftar sofraları da, sahur vakitleri de biraz daha mahzun geçiyor. Hatırlayınız eski zamanları… Komşudan komşuya giden çorbaları, tatlıları, birkaç kap farklı yemekleri. O yardımlaşma ve dayanışma ruhu gerçekten gıptayla izlediğimiz özlemle hatırladığımız zamanlar… Yardımlaşma ve dayanışma ruhunu besleyen mübarek ramazan ayında nasıl sofra kuracağımızı şimdiden bizlerde bilmiyoruz. Elbette her şart altında Ramazan ayı bereketi ile geliyor ama eskiye özlemimiz de devam edecek…
Neyse arkadaşlarımız özellikle tarladan sofraya gelen ürünlerin hikayesini anlamak için Yeşil Sakarya Vadisi Üreticiler Birliği Başkanı Süleyman Buluşan ile konuştular. Gerçek anlamda üreticinin sesini duyurmak istedik. Sayın Buluşan çok çarpıcı ifadeler ile durumu bize özetledi. Tarladan kalan patatesin, üreticinin maliyet artışlarının sebebini anlattı… Çok çarpıcı bir soruda açıklamalarının içinde yer alıyor. Sayın Buluşan diyor ki, “Açıklanan enflasyon yüzde 40-50 ama bizim üretimdeki maliyetlerimiz, yani bizim enflasyonumuz yüzde yüz. Neden?”
Yine Buluşan şöyle diyor; “Maliyetler çok yüksek. Bugün hangi üründe olursa olsun üretim yapmak çok sıkıntılı. Üreticinin en büyük sıkıntısı üretip de pazarlayamamak. Örneğin üretici marulu 1 ay önce 20 liraya satıyorsa, şu anda 5 liraya satamıyor. Yani o dengesizlikten, plansızlıktan her türlü sıkıntı var. Bugün bir sebze üreticisinin bir yıl önce işçi maliyeti 350-400 liraydı. 2024 yılında 700'e 800'e mal oldu, sadece işçi maliyeti. Kullanmış olduğu enerjide olsun akaryakıtta olsun bütün maliyetleri ikiye katlandı.”
Ve Başkan Buluşan, devletin üretici için her türlü desteği verdiğinin de altını çizerek verilen desteklerin son derece kıymetli olduğunu ve yeterli olduğunun da altını çiziyor ve planlı üretim planlı Pazar uyarısı da yaparak şöyle diyor; “Bu planlamayı hükümet yapacak. Bu planlamayı Tarım Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı yapacak. Çünkü bir mutfaktan örnek verecek olursak, bugün bir insan pazara çıktığı zaman ne alıp ne satacağını biliyor. Biz örgütlü olarak bunu söyleyeceğiz. Geçtiğimiz yıllarda ülkemizde Havza Sistemi kuruldu. Ama Havza Sistemi çalıştırılamadı. Havza Sistemi'nde tamamen şudur, bugün Tepebaşı'ndaki üretim ile Çifteler veya İnönü buradaki üretim maliyeti aynı değildir. O açıdan Tepebaşı'nın Havza Sistemi ile ürünü desteklemesi farklı olmalı, teşviki farklı olmalı, İnönü'de farklı olmalı. Ama bizim ülkemizde bu şekilde değil. Bizde uygulama böyle değil. Gerçek üretici destek almıyor. Devletten üretim yapmayanlar destek alıyor. Tarla sahibi, toprak sahibi olanlar destek alıyor, üretim yapanlar destek almıyor. Devlet çok güzel destekler veriyor. Bu vermiş olduğu destekler tarıma gitmiyor, gerçek üretim yapanlara gitmiyor. Şu anda yapılması gereken en büyük destek, sebze üretiminde üreticiye verilmesi gereken en büyük destek işçi desteği. İşçiye verilmesi gereken destek”
Bakın üretici hiçbir şeyi inkar etmiyor, sadece düzenleme istiyor. Ne dersiniz ? Acaba üreticiye bir kulak verseniz. Belki bazı yanlış uygulamalardan vazgeçerek Pazar ve üretim dengesi bizim mutfak enflasyonuna olumlu yönde etki eder mi?