Geçtiğimiz g ünlerde Merkez Bankası enflasyon tahminlerini güncellemiş ve tahminlerini yüzde 21’den yüzde 24’e yükseltmişti.. Bu arada Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek, “Enflasyonun düşmesi fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor. Sadece fiyat artış hızı yavaşlıyor” açıklaması yapmıştı. Geçtiğimiz yılın TÜİK verilerine göre enflasyonu yüzde 44 civarında gerçekleşti. Enflasyon öyle hızlı geriledi ki Aralık ayı enflasyon yüzde 1.03 olarak açıklandı. Bu gerçekler ışığında asgari ücretliye yüzde 30, emeklilere de yüzde 15.75’lik maaş artışı sağlandı. Sonra birde baktık ki Ocak ayı enflasyon verileri yüzde 5.03 olarak gerçekleşmiş. Bir ay önce yüzde 1.03 olan enflasyon artışı bir ay aradan geçince yüzde 5.03’e çıkıverdi.

TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerinin hemen ardından Merkez Bankası yılsonu enflasyon tahminini yüzde 21’den yüzde 24’e çıkardı. Yani emeklinin ve asgari ücretlinin parası daha eline geçmeden TÜİK verilerine göre yüzde 5 oranında erimiş oldu. Enflasyon düşüyor düşmesine de düşerken hem asgari ücretliyi, hem de emekli beraberinde alıp götürüyor.

Son günlerin en çok tartışılan konularından biri emekli ve asgari ücretliler için “Fitre ve zekat verilebilir” açıklamaları da gerçekten çok acı bir durumu ortaya koyuyor. Çeşitli araştırma kuruluşlarının açlık ve yoksulluk araştırmalarına bakacak olursak asgari ücret açlık sınırına denk geliyor. Yoksulluk sınırı ise asgari ücretin nerede ise üç katı kadar. Buradan şunu anlıyoruz ki çalışanların buna kamu çalışanları dahil pek çoğu gerçekten yoksulluk sınırında yaşıyor.

Bozulan ekonomik dengelerden son dönemde iktidarın yerel temsilcileri de fazlasıyla şikayet aldıkları için önce “sabır” diliyorlar sonra da “Geçmişte biz düzelttik, yine biz düzeltiriz” iddiasını dile getiriyorlar. Çünkü mutfakta gerçekten yangın var, pazarda fiyatlar ateş pahası… Eskiden kilo ile alınan pek çok sebze ve meyve tane ile gramla alınır hale gelmiş. Dar ve sabit gelirli artık Pazar ihtiyacını her hafta değil iki veya 3 haftada bir görmeye başlamış.  Emekli ve asgari ücretli çıkma ürün peşine düşmüş. Yani işler öyle “sabır” dilenerek düzelecek boyutu çoktan aşmış. Yoksullar, garibanlar kasabı unutalı o kadar çok uzun zaman olmuş ki…

Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımız et konusunda bir haber yaptılar. Öğreniyoruz ki zaten ete ulaşamayan dar ve sabit gelirli için yeni belirlenecek fiyatlar ile birlikte et rüyalarda bile hayal olacak. Tüm bunları konuşurken yakın bir arkadaşım aradı. Telefonda konuşurken nerede olduğunu sordum. “Bizim kasaptayım” cevabını verince et fiyatlarına zam yapılacağını duyduğumu arkadaşların bu konuda bir haber yaptıklarını söyledim. Arkadaşımız, “bizim kasap ucuz gelin bizim kasaptan alalım eti” dedi…

Neyse karşılıklı şakalaşmadan sonra anladım ki bizim arkadaş kasap arkadaşına sohbete gitmişti. İşin özeti şudur. Bugün tabirimi hoş görün “dar ve sabit gelirli kesimler ne ete ne de ota” öyle kolay ulaşamıyorlar.

Enflasyon düşüyor da ya alım gücü ne olacak? Vatandaşın eski alım gücüne kavuşması için öyle bir iki yıl hiç yeterli bir süre değil. Bugün sabır dileyenler yarınlarda yine sabır dilemeyecekler mi? Emin olun bu sabır laflarını 2-3 yıldır sürekli duyuyoruz. Daha ne kadar süre duyacağız onu da Allah biliyor…