İyi insanları ve gerçekten merhametli mülk sahiplerini tenzih ederek başlamalıyım. Ancak yüksek enflasyon gerçekten toplumun ahlakını bozuyor.

Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bugün vatandaşın hayatını çekilmez hale getiren enflasyonu değerlendirirken, “Enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlâkı bozar” demişti. Son açıklanan enflasyon rakamlarını değerlendiren Prof. Dr. Bilge Yılmaz da enflasyonun salt ekonomik bir sorun olmadığına dikkati çekerek, “Enflasyon halk düşmanıdır. Enflasyon siyasî bir tercihtir. Bedelini halkın ödediği bir gelir transferi modelidir” diyor.

Yukarıdaki tespitler çok şaşırtıcı bir şey değil. İnsanlar enflasyon karşısında önce merhamet duygularını kaybediyor, sonra da ahlaki erozyona uğruyor. Zaman zaman hayatın içinden yaşanmış olayları dikkate alarak yazmaya gayret ediyorum. Dün sabah evden çıktım otobüs durağına doğru yürüdüm. Orda zaman zaman selamlaştığımız, KOAH hastası bir beyefendi ile karşılaştık. Kendisine, “Hayırdır çarşıya mı?” diye sordum. Çarşıya gittiğini ve Adalet Sarayı’nın orada ineceğini söyleyince , “Adliyede ne işin var?” şeklinde takıldım. Zira kendi halinde beyefendi bir insanın Adalet Sarayı’nda ne işi olabilirdi? “ESGAZ’a gidiyorum. Doğalgazı kestireceğim” diye cevap verdi.

Öğreniyorum ki selamlaştığım komşumuz mahallede kiracı imiş ve ev sahibi bir yıl önce kirayı biraz yükselttikten sonra önümüzdeki süreçte evden çıkmasını istemiş. Bu talebini iletirken de malum bir gerekçe ile kiracıya, “Kızım gelecek?” diye söylemiş. Yaşlı ve hasta vatandaşımızda kendisine 75. Yıl Mahallesi’nin altında bulunan Sultandere Mahallesi’nden yeni bir ev tuttuğunu oraya taşınacağını anlattı. Yeni evini kaç paraya tuttuğunu sordum 5 Bin TL’ye tuttuğunu söyledi. Emekli, yaşlı ve hasta bir vatandaş 2 Bin TL’ye oturduğu evden çıkıp 5 Bin TL’ye bir kiralayıp taşınıyor. Gerekçe ne? “Kızım gelecek!” Yahu sen git bunu “dedeme anlat!” Yüreğim acıdı, içim sızladı.

Ev sahipleri gerçekten klasik yalanları söylemekten vazgeçmiyorlar. İyi niyetli kiracılarda bu klasik yalanları bile bile “kötü olmamak” adına bu yalanlara inanmış gibi yaparak kendilerine çözüm arıyorlar. O sebeple Türkiye’nin enflasyon belasıyla bir an önce baş etmelidir, baş etmenin yollarını bulmalıyız. Çünkü “ahlaki erozyon” derken en hafif örneğini verdim. Ne diyor bu işin bilgesi, “Enflasyon halk düşmanıdır. Enflasyon siyasî bir tercihtir. Bedelini halkın ödediği bir gelir transferi modelidir.”

Bunu sadece Bilge Yılmaz söylemiyor, ekonomiyle alakalı olan herkes söylüyor. Bu işe bilimsel çözüm arayanların ortak görüşünden söz ediyoruz. Sonra adam “ya oğlum gelecek, ya da kızım gelecek” diyor veya oturduğu bir konutu olmasına rağmen, “ben kendim oturacağım” yalanını uyduruyor. Su işlerin önüne geçmek için hangi yasal düzenlemeyi yaparsanız yapın eğer yasala düzenlemeye uymayanlar ile ilgili olarak bir yaptırımınız yoksa vay halinize..

Sadece konutlar için değil ya küçük esnaf için ne demeli… Bugüne kadar şu enflasyonun yüksek seyrettiği dönemde işyerini boşlatmak zorunda kalmış pek çok küçük esnaf gördük. Hatta bir keresinde tanıdığımız bir arkadaşımız, “Dükkanı kapatıp asgari ücrete birisinin yanında çalışmaya başladım” demişti de yüreğimiz burkulmuştu.

Ev sahipleri, dükkan sahipleri haksız mı derseniz, elbette hepsi haksız değil ama bu işin bir orta yolu olmalı diye düşünüyorum…