Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?” “Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.” Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce, sormuş Hoca: “Sen kimsin?” Adam kabara kabara, “Mutasarrıf”ım demiş “Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca. “Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam… “Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca. “Vezir” demiş adam. “Daha daha sonra ne olacaksın?” Yine adam “Bir ihtimal sadrazam olabilirim.” Hoca “Peki ondan sonra?” Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp “Hiiiç” demiş.  “Daha niye kabarıyorsun be adam”, demiş Hoca.. “Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım.”
Şöyle diyor Doğan Cüceloğlu, “Makam, mevki, rütbe, unvan; bunların hepsi cekettir. Ceketi asar bir yere gideriz. Arkamızda sadece insanlığımız kalır ve öldüğümüzde sadece çıplaklığımızı götürebiliriz bu dünyadan."
Bütün bunları bile bile bazılarının hala mevkiden makamdan güç aldığını sandıklarını görüyoruz ya… İşte ona fitil oluyorum açıkçası.. Hangi mevkide, hangi makamda olursanız olun sonunda geleceğiniz yer kocaman bir “HİİİÇÇÇÇ” olduğuna göre bu kadar mevki makam hırsı nedendir? Bazı insanlar vardır “bulundukları makamdan güç alır” bazı adamlarda vardır “bulundukları makamlara güç ve şeref katar!” İşte o bulundukları makama güç ve şeref katanlar var ya çoktan kendileri bir gün “Hiiiççç” olacaklarının farkına varmış ve “gök kubbede hoş bir seda bırakmak” adına insanlara hizmeti kendilerine ilke edinmişler… Şöyle diyor şair, “Olmasın son günümde çelengim, top arabam, alsın götürsün beni inanmış tam dört adam!”
Bugün bakıyorum hangi mahalleden olursa olsun ister iktidar kanadından isterse muhalefet kanadından oturdukları makamdan aldıkları güçle hareket edenler öyle eğreti oturuyorlar ki. Ehliyet ve liyakatin canına okuyanlar bazılarının sessizliğini ve suskunluğunu, “acziyetlerine” yorsalar da, “ehliyet ve liyakat sahiplerinin edeplerinden” çılgınlık yapmadıklarını belki bir gün fark edecekler ama o gün iş işten çoktan geçecek. 
Makamdan güç alanların vefaları da sadece kendilerini o makamlara layık görenlerden başkasına değil. O sebeple çok kullanılan bir söz var; “Vefa İstanbul’da bir semt adıymış!” Derleri ki, “Adamı padişah yapmışlar önce tutmuş babasını asmış!” şöyle bir çevrenize bakın bu söylediklerimden tonla insan göreceksiniz.
Nereden geldiklerini unutmayanlar paraşütle bir takım mevki ve makamlara oturduklarından farklı olarak mütevazılıklarından asla vazgeçmezler. Hayata başlarken “ben zaten bir hiçim” diye başlayanların adalet, ehliyet, liyakat olmazsa olmazlardandır. Böyle yapmak, böyle düşünmek para ediyor mu, bir değer ifade ediyor mu? Bizim memlekette para da etmiyor, değer de görmüyor. Ama olsun sonuçta vefa gösteren için de, göstermeyen için de “yolun sonunda kocaman bir HİÇÇ” varsa geriye bir dönüp bakmak gerek. Çünkü bir de hesap günü, ilahi adalet var. Biraz gecikse de şaşmayan bir terazi ile hesaplaşmak var. Ne dersiniz? “Sultan Süleyman’a kalmayan bir dünyada” ne olursanız olun sonunda geleceğiniz nokta kocaman bir “HİÇÇÇ” ise eğer sözün bittiği yerdeyiz demektir.