Çok uzun süredir Uluönder Mahallesi’ndeki plansız ve zamansız elektrik sıkıntıları vatandaşı canından bezdirmiş durumda. Bu konuyla ilgili olarak defalarca haber yaptık. Çünkü bölgedeki şikayet gerçekten öylesine sıklıkla oluyor ki, biz artık sıkıldık desek yanlış olmaz. En son Ramazan ayının ilk günü vatandaşların bir bölümü iftarlarını karanlıkta yapmak zorunda kaldıklarında bizi aramışlardı. Mahalle sakinleri şöyle diyor; “Biz neyin eksik yapıldığını değil neyin yapılmadığını merak ediyoruz. Biz vatandaş olarak soruna köklü ve kalıcı bir çözüm bulunmasını arzu ediyoruz. Elektrik bizim olmazsa olmazımız. Bu çağda böyle sık sık arıza yaşamak istemiyoruz. Bize bu işkencenin ne zaman biteceğini birileri açıklar mı?” Ben aracıyım efendim bu sütunlardan ilgililere sesleniyorum: “Sahi sorun köklü olarak ne zaman çözüme kavuşur?”
+++
Safiye Ali ismini hiç duydunuz mu?
Aşağıda okuyacağınız hikayeyi 5 Ocak’tan bu yana bir kenara not etmiştim. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla sizlerle paylaşmak arzusundaydım. Tarih şaşsa da bu önemli hikaye önemini yitirmediği için yine de sizlerle paylaşmayı tercih ediyorum.
“Bu ülkenin ilk kadın doktoru. 1891 yılında İstanbul’da dünyaya gözlerini açar. 6 kişilik ailenin en küçük ve en zeki kız çocuğudur. Amerikan Kız Kolejinde okurken Balkan savaşından getirilen yaralıları tedavi eder. Lise bitince doktor olmaya karar verir. Fakat hangi kapıyı çalsa ‘’Tıp Fakültesine kadın öğrenci alamayız’’ sözüyle karşılaşır. Kafaya koymuştur bir kere doktor olacaktır. Maddi imkansızlıklara rağmen Almanya’ya Tıp okumaya gider. Açlık ve sefaletin en dibini görür. Günlüğünde şu not vardır; ‘’Çöpten çıkarıp geceleri yediğim ekmek hiç ağrıma gitmiyor, ülkemde tıp fakültesi varken buralarda olmam daha çok ağrıma gidiyor. Ne olursa olsun ülkeme doktor olarak döneceğim.’’ Dediğini yapar ve okulunu derece ile bitirip ülkesine doktor olarak döner. Cağaloğlu’nda ilk muayenehanesini açar fakat kadın olduğu için ilk zamanlar kimse gelmez. Halbuki kadın ve çocuk hastalıkları doktorudur. Aşağılamalara, dışlamalara ve hakaretlere aldırmadan, pes etmeden devam eder.
Fakir ailelerin kadınlarını ve çocuklarını evlerinde ücretsiz tedavi eder. Eline geçen ilk parayla süt ve bakım evi açar. Hasta ve zayıf çocuklar için Hilal-i Ahmer muayenehanesini kurar. Direnerek, kadınların tıp fakültesine alınmalarını sağlar. Ülkenin tıp eğitimi veren ilk kadını olur. Vücudu kendisinden önce pes eder; kansere yakalanır. Almanya’ya gönderilir. Almanya’da tıp eğitimi aldığı hastanede ılık bir bahar günü hayata gözlerini yumarken şu sözleri söyler; Kadınlar size emanet… Bu yüce kadın Safiye Ali’dir…”
Kendisine binlerce kez rahmetler diliyorum. Bu ülkenin Safiye Ali’sinin yanında öyle kadın kahramanları var ki her biri tarihe adı altın harfler ile yazılması gereken Kara Fatmalar, Nene Hatunlar. Yalnız Efeler ve daha niceleri ve İstiklal Harbinde cepheye mermi taşırken başörtüsü ile çocuğunu değil mermiyi koruyan kadınlar… Kahraman kadınlar, vefakâr çileli kadınlar… Allah onların her birine rahmet etsin ve onlardan razı olsun.