31 Mart seçimlerine geri sayım devam ediyor. Her geçen gün seçimlere biraz daha yaklaşıyoruz. İlginç olan bir tarafta ilk kez Ramazan ayı içerisinde bayram öncesinde bir seçim gerçekleştireceğiz. Bu sebeple adayların önemli bir bölümü seçim kampanyalarında Ramazan ayı başlamadan belirli bir mesafe kat etmeyi planlıyor. Zira Ramazan ayı boyunca kampanyalarını etkin bir şekilde sürdürmek için zamanın yetmeyebileceğini düşünüyorlar. Bu sebeple dikkat ediyorum sahada b.ir telaş var. Peki bu telaşın içerisinde vatandaş var mı? Ben hala vatandaşı bu kampanyaların merkezinde göremiyorum. Çünkü vatandaşın derdi gerçekten sadece seçim değil. Vatandaşın birinci önceliği yaşam mücadelesi. Yaşam kalitesi demiyorum bakın, yaşam mücadelesinden söz ediyorum. Gerçekten cebindeki paranın her an eridiği bilen vatandaş çaresizce ve kendisince bir çözüm üretmeye gayret ediyor. Düşünün bu ülkede emekli maaşı 10 bin TL. 10 Bin TL ile 10 kere markete gidemez haldeyiz. Her şey ateş pahası. Bugün aldığınız bir ürünü yarın kesinlikle aynı fiyata alamıyorsunuz. Bu sebeple vatandaşı seçimden çok ramazan ayını nasıl geçireceği düşüncesi ilgilendiriyor. Sonuçta partililer ve adayların etrafında görünerek yarın öbür gün etrafında dolandığı adayın kazanması durumunda, “bende sizin kampanyanıza destek verdim” demek için dolaşanlar var. Bunun dışında kampanyanın içerisinde emekli yok, dul yok, yetim yok… En önemlisi asgari ücretli yok, köylü yok, çiftçi yok, gençler yok, kadınlar yok… Görüntüleri izleyin hemen her yerde birkaç değişik simanın dışında görüntülerde hep aynı yüzler, aynı isimler var kalabalık oluşturan. O sebeple diyorum ki adaylar ne kadar gaza basarsa bassın değişen çok fazla bir şey olacakmış gibi görünüyor.

Bu arada dün çarşı merkezde birkaç dostla konuşma fırsatı buldum. Yıllarını devlete adamış sonra emekli olmuş ülküsü olan dostlarla bir çay içimi sohbet etme fırsatımız oldu. Dostlar gerçek anlamda büyük bir hayal kırıklığı içerisinde. Siyasi kimliğini bildiğim milliyetçi ve vatanseverliğinden şüphe etmeyeceğimiz birkaç dost, “kandırıldık” diyor. Dün başka yerde yaşadıkları hayal kırıklığını bu defa yeni tercihlerinde de yaşadıkları için son derece üzgünler.

Daha önce yıllarca MHP ye çalışan sonra da oradaki hayal kırıklığını İYİ parti de tedavi etmeye çalışan bu dostların, okumuş, yazmış ve aydın dediğimiz kesimi oluşturan bu insanların hayal kırıklığını tarif etmek gerçekten zor. Yani ortada böyle bir kesim var. İsa’ya da Musa’ya da yaranamayan kendilerini siyaseten tarif etmekte zorlanan bir kesim. Bunlar öyle rastgele isimlerde değil. Etrafları, çevreleri de var, çekim alanları olan insanlar. İşte böyle bir kesimin kendini boşlukta hissettiği bir seçim sürecinden geçiyoruz.

Bu arada bir başka dostla ayaküstü sohbet ettik. O da bana tabloyu nasıl gördüğümü sordu. Ben önce ondan dinlemek istedim Burnu iyi koku alan, siyasi yıllarca yakından takip etmiş bir isim olarak bana söyledikleri bir hayli ilginç geldi. Diyor ki; “Çok küçük farklarla belli olacak bir seçime doğru gidiyoruz. Zira ilk kez bu kadar çok adayla bir seçim yapılacak. Dolayısıyla herkesin bir köşesinden tırtıkladığı pastanın kalanının nasıl bölüşüleceğini tahmin edemiyorum. Bana göre özellikle büyükşehir seçimini 5 ila 10 Bin arasındaki bir oy miktarı belirler.” Bu analizde çok yabana atılacak bir şey gibi durmuyor. Bir tarafta kırgınlar, diğer tarafta ilk kez 15’in üzerinde adayın yarışacağı bir büyükşehir seçimi gerçekten çok ilginç sonuçlara gebe.

Yine tekrarlıyorum. Adaylar gaza basmasına bastı ama hala seçmeni bu hareketli kampanyanın içine dahil edebilmiş değiller. Seçmen bu tablo içerisinde kampanyalara nasıl dahil olur, nerede yarışa müdahil olur bende şahsen merakla bekliyorum. Sonuçta seçmenin vereceği tarihi bir karar olacak ve en azından bu şehrin 5 yıllık geleceğine karar verilecek.