Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de kişi başına yılda 200 kilogram ekmek tüketiliyor. Tartışmasız bu dünya rekorudur. Türkiye’den sonra, 135 kilo ile Sırbistan ve 135 kilo ile Bulgaristan geliyor. Almanlar yılda 57 kilo, Amerikalılar 17 kilo ekmek tüketiyor. Amerikalıların bir yılda yediği ekmeği biz bir ayda yemekteyiz. Ekmek somunları 200 gram olup, beş somun 1 kilograma eşit olduğuna göre, yılda kişi başına 1000 somun düşmektedir. Kişi başına günde 2 tam üççeyrek somun tüketiliyor. 

Normal ekmek 10 lira ile 15 lira arası fiyattan satılıyor. Yaklaşan ramazan nedeniyle hep tartışma pide fiyatları üzerine olur. Simidin bile 15 lira olduğu ortamda, pideye simidin iki katı fiyat istenmesi normaldir. Bir de fırıncılar yumurtalı filan derler, fiyatı biraz daha yukarıya çekerler. Halk Ekmek de olmasa, ekmek fiyatları tutulmayacak. Bir de fiyat 30 TL olacak ama un kalitesine de bir standart getirmek gerekir. Bazı fırıncılar gelişi güzel un kullanıyor. Yılbaşından sonra ekmeğe yüzde 25 zam yapılmıştı. Ortalama bir ailenin her gün sadece ekmeğe vereceği para 50 liraya yükseldi.

Temel besin ekmektir

Temel besinimiz ekmektir. Özetle her öğünde en az bir somun ekmeği herkese ulaştırmak zorundayız. Memur ve memur emeklilerine yüzde 11 zam olurken, ekmek zammı bunun iki katından fazladır. Asgari ücretlinin, memur ve emeklinin ucuz ekmek satan fırın araması veya Halk Ekmek de kuyruğa girmesi doğal sonuçtur. Son günlerde  “ekmek yemeyin” diyen beslenme uzmanlarının sayısı giderek artıyor. Yağın, balın, pirzolanın, havyarın hesabını yapmayan kesim de bu ortalamaya dahil olduğuna göre, yoksul kesimin ekmeğe harcadığı paranın daha yüksek olacağı kesindir. Bulgur, makarna, erişte, tarhana gibi besinleri de dikkate alırsak temel besin maddemizin tahıllar olduğu açıkça görülür.

Gıda da enflasyon 

Enflasyon sözcüğü şişme, şişirme anlamına geliyor. Fiyatların şişmesi, bazen birileri tarafından şişirilmesi anlamına da gelir. Tahıl ambarı olan ülkemizde, Türkiye’nin en ucuz şehirlerinden olan Eskişehir’de işte pide 30 Lira fiyata dayandı. Sadece ekmekte değil, ülkemizde pek çok gıda maddesinde yapay artışlar yaşanıyor. Fiyatlar haftalık değişiyor. 

Gıda enflasyonu

Ülkemizde son yıllarda Yüzde 48’i aşan gıda enflasyonu yaşadığımızı üzülerek söylemek gerekir. Latin Amerika gibi birkaç ülkeden sonra en yüksek gıda enflasyonu Türkiye’de görülüyor. Enflasyonu önlemek için İran ve Mısır’dan karnabahar, kırmızılahana ve marul gibi kışlık sebzeleri ithal ettiğimiz halde fiyatlar hâlâ yüksektir. Bu ürünlerin bizden çok daha güç durumda olan ülkelerden ithal edilmesi tek kelime ile kötü bir durumdur.

Enerjiyi nasıl alacağız

Beslenme vazgeçilemeyen zorunlu gereksinmelerin başında gelir. Dengeli beslenme vücudun ihtiyaç duyduğu enerjinin, bitkisel ve hayvansal kökenli proteinlerin, mineral ve vitaminlerin yeterli düzeyde alınması durumudur. Sağlıklı kalmanın ön şartı dengeli beslenmedir. En ucuz besinlerle bile olsa dengeli bir beslenme sağlanamaz ise bunun ciddi sağlık sorunlarına yol açması kaçınılmazdır.

Bütçemiz önem taşıyor

Yoksul kesimlerin aile bütçesi içinde gıda harcamalarının payı yüksektir. Gıda enflasyonu bu kesimleri daha çok etkiler. Etler ve süt ürünleri çok pahalıdır. Yumurta, tavuk eti, sardalye gibi balıklar daha ucuzdur. Mercimek, fasulye, nohut, bakla, bezelye gibi baklagiller önemli bitkisel protein kaynaklarıdır. Makarna, bulgur, patates, soğan gibi temel besinler de çok önemlidir. Taze meyve ve sebzeler uzun mesafelerden karayolu ile taşınarak büyük tüketim merkezlerine ulaştırılmaktadır. Otoyol ve köprülerden geçiş ücretleri de yüksektir. Uygun donanımlı bir gemiyle binlerce kamyonun taşıyacağı yükü bu merkezlere ulaştırma olanağı vardır. Kısacası, hesap kitap önemlidir. Hele de bugün Türkiye’de herkes hesap kitap uzmanı oldu.