Şu siyasi anketleri bir türlü içime sindirmem, sindiremem. Çünkü anketlerin sanal yapıldığını, vatandaşın düşüncelerinin nasıl manipüle edildiğini bilenlerdenim. Hatta bir ara bu anket çalışmalarında nasıl yol izlendiğini de bu sütunlardan sizlere anlatmaya çalışmıştım. Sorun şu ki genel olarak her alanda yaşanan erozyon anket firmalarında da yaşandı. Yani parayı verenin lehine nasıl sonuçlar oluşturulurun kitabı yazılsa yeridir. Ancak yine de yayınlanan anket sonuçlarına bakmadan geçemiyoruz. “ Acaba?” sorusu içimizi kemirmesin diye baktığımız çok oluyor. Yayınlanan anketlerin doğruluğunu test etmek için kamuoyundaki gelişmeler ışığında kendi değerlendirmelerimizle ne kadar örtüşüyor ona bakıyoruz.

 İşte merakımızı gidermek için geçtiğimiz gün yayınlanan, “Türkiye’nin sorunlarını hangi parti çözer?” sorusuna cevap aranan ankete takıldı gözümüz. Ankete göre “Hiçbirisi” cevabı birinci sırada yer alıyor… Bu anketin sonuçlarına göre iktidar ve ana muhalefet partileri yüzde 25’in altında bir güven endeksine sahipler… Anketin sonuçlarına göre vatandaş diyor ki; “Türkiye’nin sorunlarına hiçbir siyasi parti çözüm üretemez!” eğer bu veriler gerçekse, ben de gerçeğe yakın olduğunu düşünüyorum. Mevcut siyasi partilerin özellikle iktidar ve iktidar namzedi partilerin toplumdaki uğradığı veya toplumu uğrattığı hayal kırıklığı siyaset kurumuna da çok ciddi bir vermiş. Ankette “Hiçbir siyasi parti Türkiye’nin sorunlarına çözüm bulamaz” diyenlerin oranı nerede ise yüzde  40’a dayanmış. Yani toplumun nerede ise yarısı siyasetin çözüm üretme yeteneğini kaybettiğine inanıyor. Bu aslında gerçekten çok tehlikeli bir durum. Tehlikesi nerede diye soracak olursanız, “Umudunu kaybetmiş bir toplum her şeyini kaybetme ihtimali olan bir toplumdur."

Buraya nasıl geldik? Vatandaşın umudunu kaybetmesine sebep olan gelişmeler neler diye soralım.

Türkiye özellikle son 3 yıldır iç ve dış sorunların yanı sıra ekonomik sorunlarla da boğuşuyor. Her türlü tozpembe açıklamalara rağmen vatandaşın birinci önceliği konumunda ekonomik sorunlar var. Dar ve sabit gelirli kesimler yüksek enflasyonla boğuşurken, diğer yandan iktidar partisi AK Parti her defasında, “Ekonomideki sorunları biz çözdük yine biz çözeriz” temasıyla toplumun umutlarını öteliyor. Halbuki vatandaş kendi yaşadıklarını biliyor. Çarşı-Pazar alev alev, mutfakta tencerede aş yerine dert kaynıyor. Bütün bu yaşananlara rağmen iktidar elindeki gücü kullanarak siyasi gündemi belirleme yeteneği ile durumu idare ediyor.

Ana muhalefet partisi ise ülkenin gerçek gündemi olan sorunlar karşısında politikalar üretmek yerine iktidarın kendisine yönelttiği suçlamalar ve üzerinde kurduğu baskı sebebiyle kendi iç sorunları ile boğuşuyor. Böyle olunca da vatandaşın ana muhalefete karşı tutumu gerçekten mesafeli bir hal alıyor. İktidar ile ana muhalefet partisi arasında sıkışan vatandaş ise hayallerini ötelemenin dışında umudunu da her geçen gün yitiriyor.

Durumu şöyle özetleyelim. Yeni yıla girdiğimizde emekli maaşlarına yüzde 15.75’lik bir enflasyon farkı yansıtıldı. Ocak ve Şubat aylarında bu enflasyon farkının yarısı yüzde 7.30’luk bir enflasyonla çoktan eriyip gitti. Aynı şey yüzde 30’luk artış ile beklentilerin çok altında bir maaş artışına razı olmak zorunda kalan asgari ücretli için de geçerli.

Demokrasilerde en büyük risk siyasetin güven kaybıdır. Bu güven kaybının birinci derece sorumlusu yine de siyaset kurumunun kendisidir. Silkelenip kendisine gelmedikçe korkarım ki siyaset de önemini yitirecektir.