Geçtiğimiz gün markete gittim bir tane göbekli marul 45 TL olmuş. Bir kilogram mandalina 65 TL, bir kilogram elma 40 TL’den satılıyor. Bir kilogram havuç 30 TL…
Asgari ücret tespit komisyonu 10 Aralık günü toplanacakmış. Masadaki en önemli madde ise bu yılın gerçekleşen enflasyonu ile gelecek ılın hedef enflasyonunun toplanarak ikiye bölünmesi sonucu ortaya çıkacak rakam kadar asgari ücretin arttırılması varmış. Hatta verilecek rakam da yüzde 32.5 kadar olacakmış. Madem böyle bir rakam var ortada komisyon falan toplamaya ne gerek var? Bu rakamlar bir süredir kamuoyunun gündeminde. İddia o ki işveren kesimi böyle bir formülü önermiş. Ben de diyorum ki 10 Aralık günü toplanacak olan komisyon toplantısında ne değişecek? Rakam belirlenmiş üç aşağı beş yukarı kamuoyu oluşturulmuş daha nesine toplantı yapılacak? Galiba işlemi usul yönünden tamamlamak için üç ayrı toplantı yapılması gerekiyor. Yani kamuoyundaki hava oluşturulduktan sonra üç kez yapılacak toplantılardan farklı bir sonuç alınabileceğini ben şahsen düşünmüyorum.
Ücretlerin arttırılması, asgari ücretin yükseltilmesi, emekliye yapılacak zamlar “enflasyonu azdırıyormuş!” Sahi 1 Ocak 2024’den bu yana asgari ücret arttı mı? Artmadı. Emekliye ekstra bir şey verildi mi? Verilmedi. Peki, enflasyon artmaya devam etti mi? Etti. Hem de hedeflenen yüzde 38 iken bu rakam yılsonuna doğru yüzde 44 olarak revize edildi. Demek ki asgari ücretin yükselmesi, emekliye zam yapılması ile enflasyonun doğrudan bir ilgisi yok.
Aslında emekli de, asgari ücretli de gül(!) gibi geçinip gidiyor. Onlar maaşlarına zam da istemiyorlar(!) Kim onlar adına konuşuyorsa yanlış konuşuyordur. İşin biraz da samimiyet kısmına gelelim. Gerçekten kimsenin eline bir tomar para almak gibi bir derdi yok. Keşke paranın alım gücü eskisi gibi olsa da ne asgari ücrete, ne de emekli maaşlarına zam yapılmasa. Halbuki her geçen gün emekli de, asgari ücretlide gerçek anlamda alım gücünün düşmesi sebebiyle çok sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Ama en çok üzüldüğümüz şey alım gücü sürekli düşen, markette bir aldığını bir daha aynı fiyata alamayan insanların boynu bükük kalmasıdır.
Kasım ayı enflasyon verileri 3 Aralık itibariyle açıklanacak. İstanbul’daki enflasyon verilerine baktığımızda geçtiğimiz 4 aylık zamanı verilerle topladığımızda yüzde 15’i geçen bir enflasyon rakamı ile karşı karşıya kalıyoruz. TÜİK’in verilerine göre rakamlar anladığımız kadarı ile yüzde 44’e eşitlenecek. Doğrusu şu ki yarı aç, yarı tok yaşayan insanların derdi yarınlarına dair kaygılarıdır.
Yahu bir kere insanları dinleme zahmetinde bulunsanız, “emekli deyince yüreğiniz sızlamaz!” bakın size acı gerçeği anlatayım mı? Vatandaşın sadece marula ulaşması mümkün değil. Geçtiğimiz gün markete gittim bir tane göbekli marul 45 TL olmuş. Bir kilogram mandalina 65 TL, bir kilogram elma 40 TL’den satılıyor. Bir kilogram havuç 30 TL… Varın siz gerisini hesap edin. Bir ara milletvekilinin birisi, “yarım domates bir salatalık” hesabı yapıyor, bir diğeri de “porsiyon küçültmeyi” tavsiye ediyordu. İş dönüp dolaşıp o noktaya gelmeye başladı. Sorun tuzu kurulara, “emekliye, asgari ücretliye zam yapalım mı?” Verecekleri cevap emin olun “Gül gibi geçinip gidiyoruz işte!” demekten başka bir şey olmaz. Her defasında alıştık artık. “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” bir hal olağan işlerden oldu. Elbette ülkede aç mezarı yok. Ama bu kadar ağır ekonomik koşullarda insanlar ile önceden bir kamuoyu oluşturup insanları belirli şartlara razı etmeye çalışmaları gerçekten insanın aklıyla ediliyor hissi uyandırıyor. Bu ülkenin emeklisi de, asgari ücretlisi de onurludur. İnsanın zoruna giden ise onların adına birilerinin ısrarla hesap kitap yapmasından başka bir şey değildir. Üzücü olan zaman ayarlı enflasyon rakamlarından sonra zaman ayarlı asgari ücret ve emekli zammı meseledir insanın ağırına giden.