Mehmet Göktekin yazdı: Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!

“Gücün haklı çıktığı yerde adalet bekleme. Güce tapan insanların olduğu yerde huzur bekleme!” Platon öyle diyor. Şöyle bakıyorum çevreme güçlü olanların adaleti de kendi lehlerine çevirme gayretine bile ihtiyaç yok. Çünkü adaleti sağlayan güçlü olunca karşısındakinin sesini yükseltme imkanı yok. Yine güce tapanların sayısı o kadar çok ki öyle olunca da huzur firarda.
Şimdi güzel ülkeme bakıyorum siyasetçilerin “siyaha beyaz, beyaza da siyah” diye tanımlama yaptığı yerde gördüklerinin siyah olduğunu bilenler sadece güçlüler “beyaz” dediği için siyah olduğuna önce kendilerini inandırmaya gayret ediyorlar. Bu insanlık tarihi boyunca belki böyle olmuştur ama hiç bugünkü kadar kasvetli, kapkaralık bir dünyaya tanıklık edilmemiştir.
Bugün Filistin’de, Gazze de, Ortadoğu coğrafyasında yaşananlara bakın. Herkes zulmü gördüğü halde bu zulme ses çıkartmıyorsa burada bir yanlışlık yok mudur? Bir yıldan fazla süredir masum, mazlum ve mağdur kadın çocuk, yaşlı genç demeden devam eden soykırım uygulamalarına ne yazık ki dünya ve insanlık sessiz kalıyor, bir şeyler yapmasını beklediklerimizde işi dua ile geçiştiriyor.
Günlük hayatımıza bakın, gücü elinde bulunduranların takdir ve taltiflerini bekleyen milyonlar çaresizce kendi haklarında verilecek hükmü beklemiyorlar mı? Ülkenin içinde bulunduğu ağır ekonomik koşullardan en az hatta hiç etkilenmeyenler garip ve yoksullar için neyi takdir etmeleri gerektiğini dayatırlarken, insanların çaresizce olup bitene boyun eğmekten başka çareleri yoksa eğer orada huzur gerçekten firar etmiş demektir.
Neyse gerçek anlamda bugün yaşanan ağır ekonomik koşullara bir de ağır kış şartlarının eklendiği dönemden geçiyoruz. Herkesin şapkasını önüne koyup başını iki elinin arasına alıp düşünmesi gerekiyor. Gücü elinde bulunduranlar da güce tapanlar da kendi kendilerine sormalılar, “Biz ne yapıyoruz?”
Üstat Necip Fazıl ne diyor? “Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul, Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!"
Emekliye, asgari ücretliye dar gelirliye, yetime, öksüze bakmak gerek. Bir toplumu ayakta tutan en önemli şey adalettir. Adaletin ışığı kaybolduğunda toplumun temellerinden sarsıldığını hep birlikte insanlık tarihi boyunca yaşadık, Allah korusun yeniden yaşarız. Öyle bir adalet ki, sana, bana, eş dost ve yakınlarımıza göre adalet değil, herkese göre adalet anlayışını hakim kılmalıyız. “Her zaman adalet, her yerde adalet, herkes için adalet” demedikçe bunu hayatımızın rehberi edinmedikçe huzur ve sükûna kavuşmak mümkün değildir.
Adalet dediğimizde aklımıza sadece “suç ve ceza” gelmez. Toplumun katmanları arasındaki uyumu ve geleceğe olan birliktelik umudunu sağlayan en önemli terazidir adalet. Adaletin terazi şaşarsa toplumun vicdanı yaralanır. İnsanların yönetenlere güveni sarsılır ve sonuçta adaletsizlik, şaşan terazi toplumu bir ağacı kemiren kurt gibi içten içe yer bitirir.
Sonuç olarak, “Evde adalet, çocuklarımız arasında adalet, sokakta adalet, işyerinde adalet, kurumlarımızda adalet, okullarımızda adalet, komşuluk ilişkilerimizde adalet” diyemiyorsak ve adaleti hayatımızın rehberi yapamıyorsak gücüne güvenenlere de gücü yaslananlara da bir söz söyleme hakkımız olmaz. Nereden mi başlamalıyız? Hemen evimizden, kapımızın önündeki komşumuzdan, işyerinde arkadaşımızdan başlamalıyız. Zaten arkası çorap söküğü gibi gelir.