Her güne yeni bir sıcak gündemle uyanıyoruz. Son sıcak gelişmeleri hepiniz artık ayrıntıları ile biliyorsunuz. İBB Başkanı İmamoğlu’na yönelik gözaltı kararı sonrası neler olabileceğini kimse bilmiyor.  Bu gelişmelerin ardından zaten ekonomik sıkıntılar ile boğuşan vatandaşın sırtına yeni bir fatura daha yüklenecek. Önce diplomanın geri alınmasının ardından, İmamoğlu ve ekibine yönelik gözaltı kararları bir anda gözleri ekonomi yönetimine çevirdi. Çünkü Türk ekonomisi zaten sırat köprüsünden geçmekteydi. Sonuçta borsa düşerken, altın ve döviz fiyatları fırladı. Şimdi ekonomide ortaya çıkan yeni faturayı da ücretli kesimler ve özellikle de asgari ücretliler ile emekliler ödeyecek. Bu ortaya çıkan durum elbette kimseye suç işleme özgürlüğü vermez. Ancak bugün yapılanlar hukuki yönüyle değil ne yazık ki siyasi tarafıyla tartışılıyor…

Türkiye’nin özellikle vatandaşın gündemi gerçekten geçim. Vatandaşın kendi derdinden kafası kaldırıp ülkenin siyasi gündemiyle çok da ilgilenebilecek durumda olmadığını görüyoruz. Vatandaş olan biteni anlamlandırmakta gerçekten zorlanıyor.

Gazeteye gelirken soğuk havaya rağmen önümüzü kesen bazı dostlar olan biteni anlamak için “Neler oluyor?” diye sordular. Emin olun olan biteni yorumlamak o kadar kolay değil. Dilimizin döndüğünce bir şeyler söylememizi bekleyenlerin umdukları cevapları alamadıklarından eminim. Zira “Soran sorulandan belki de daha fazla şey biliyor!” Çünkü vatandaş kendince bazı yorumlar yapıyor. Belki bizim yapacağımız değerlendirmelerden daha fazlasını söylüyorlar. İşin özeti şu; sabah gazeteye gelirken insanların pek çoğunun modunun düştüğünü görmek ister istemez bize de yansıyor. Önümüzü kesen soru soranların pek çoğu küçük esnaf. Zaten minik sermayeler ile kurdukları işyerlerinde küçük küçük işlerle evine ekmek götürme kaygısındaki insanları anlayabiliyorum. Vatandaş diyor ki; “Nereye savruluyoruz?”  Ya da savruluyor muyuz? Vatandaşın asıl derdi yaşananların faturasının ne kadarını da daha göğüsleyeceği. Herkes önünü görmek istiyor. Peki, bu şartlarda insanlar önlerini görebilirler mi? Çok zor, hem de öylesine zor ki…

Ekonomideki en temel ihtiyaç ”güven” unsurudur. Bunu benim gibi ekonomi cahilleri değilse bile sokaktaki vatandaşta bilir. Yaşadığımız gelişmeler “güven” konusundaki endişeleri açıkça ifade etmek gerekirse sarsıyor. Vatandaşın endişesi yüzüne bunun için yansıyor. Şimdi kafamızı kaldırıp şöyle baktığımızda muhalefet partilerinin temsilcileri de dahil olmak üzere sokaktaki vatandaş yapılanları normal bulmuyor. Dolayısıyla bu işin tamiri o kadar da kolay olmayacak. Bu konuyu muhalefet partilerinden birisinin genel başkanı şöyle özetliyor, “Türkiye’nin ayarlarıyla oynamanın, devletin temeli olan adaleti sarsmanın, ekonominin ihtiyacı olan güven ve istikrar arayışına darbe vurmanın kimseye bir faydası yoktur.”

Şimdi buradan hareketle yarınlara dair taşıdığımız umut kırıntılarının kaybolup gitmesine göz yumulmamalı. Yeni mağduriyet algıları oluşturacak adımlar atmak yerine hukukun ve demokrasinin gereği neyse o adımların atılması vatandaşın üzerinde dolaşan kara bulutların dağılmasına katkı verecektir. Çünkü Türkiye’nin en çok da buna ihtiyacı vardır. Ben değil, “biz” anlayışını terk etmeden 86 milyonun kucaklaşmasına sağlamadan ne ekonomideki taşları yerine oturtabiliriz ne de yarınlara dair umutlarımızı, hayallerimizi güncelleyebiliriz. Onun için iktidarı ile muhalefeti ile başımızı iki elimizin arasına alarak sağlıklı bir sonuca varmalıyız. Bu ülkenin çocuklarının en çok ihtiyaç duyduğu şey huzur ve güven ortamıdır. Yoksa savrularak bir yere varamayacağımız gerçeğini hepimizin kabullenmesi gerekir.