Eskişehir’de dilencilik faaliyetlerinin sonlandırılması için Eskişehir valiliği görevine geldikten sonra kolları sıvayan Vali Hüseyin Aksoy’un çabaları gerçekten takdir edilmesi gereken bir davranıştı. Özellikle sokakta dilendirilen çocuklar ve kadınlar ile ilgili olarak yürütülen çalışmalar tüm boyutları ile ele alınırken çocuklar ve ailelerinin sosyo-ekonomik yapılarının incelenmesinden sorunlarının çözümüne bir dizi önlem alındı. Nitekim sokakta bulunan çok sayıda çocuk için yapılan çalışmalar sonuç verdi. Bazı çocuklar okula döndürülürken, ailelere yapılan destek çalışmaları ile onların sokakta kendilerince çözüm arayışlarının da önüne geçildi. Bu uygulama ile sokakta ortaya çıkan çirkin görüntülerinde bir bölümü engellenmiş oldu. Uygulanan yasak ile devletin kurumlarının da insanların çaresizliğine çare üretme konusundaki çalışmalarına iyi bir örnek de oluşturulmuş oldu. Aslında küçük bir dokunuş ile küçük gibi görünen ama zaman içerisinde başka sorunları da beraberinde getirecek yaranın tedavisi için bu çabalara destek olmak hepimizin asli görevlerinden birisidir.
Her hafta özellikle Cuma günleri cami önlerinde oluşan çirkin tablonun önüne geçildi. Gerek polisiye önlemler, gerekse diğer tedbirler Eskişehir için sonuç verdi. Eskişehir’de dilencilik faaliyetleri yüzde yüz sonlandırıldı mı? Hiç bir önlem bu konuda yüzde yüz sonuç vermez. Ancak devletin şefkat eli uzatılmış olmasına rağmen hala dilencilik yapmaya çalışanların olduğunu biliyoruz. Hele mübarek Ramazan ayı dolayısıyla insanların merhamet duygularının suistimal edilmek istendiğine de tanıklık ediyoruz.
Eskişehir’de kritik noktalarda Sanayi Kavşağında, Alpu Kavşağında, Tepebaşı Bölgesindeki trafik ışıklarının olduğu bölgelerde bakıyorsunuz birden çok dilencinin aynı anda araçların sürücülerini taciz ettiklerini görüyoruz. Yani huylu huyundan vazgeçmiyor. Özellikle akşam saatlerinde insanların iftara giderken manevi duygularının ve merhamet anlayışlarının yükseldiği saatlerde ortaya çıkan bu fırsatçıların istediklerini aldıklarını görüyoruz. Zira bizim kültürümüzde, “bir sadaka bin belayı defeder” anlayışı hakim. Aynı şekilde sokak sokak gezerek dilenenlere de rastlıyoruz. Bunun önüne geçmek gerçekten öylesine zor ki… Özetle fırsatçılar her şekilde kendilerince bir çıkış yolu buluyorlar.
+++
İyilik mi, kötülük mü bulaşıcı?
Bugün gerçek anlamda bir yoksulluk, fakirlik yükseliyor. Ekonomik dengelerin bozulduğu, insanların ekmeklerinin her geçen gün küçüldüğü bir dönemden geçiyoruz. Öylesine bir durumla karşı karşıyayız ki, kime dokunsanız ağlayacak durumda. Emekli, asgari ücretli zaten hiçbir şeye yetişemiyor. Kamu çalışanları aldıkları ücreti yeterli görmüyor. Esnaf gerçek anlamda sattığı malı yerine koyamadığı gibi her geçen gün düşen ciroları yüzünden zor günler geçiriyor. Bugünleri nasıl aşacağız, zorlukların üstesinden nasıl geleceğiz?
Elbette dayanışarak, yardımlaşarak aşabiliriz. Ama toplumda son yıllarda dayanışma ve yardımlaşma duygularının ciddi anlamda erozyona uğradığına tanıklık ediyoruz. Öyle ki komşu komşuya selam verdiğinde bile bunun arkasında çıkar arayanların olduğuna tanıklık ediyoruz. İyilik yaptıklarınıza arkanızı döndüğünüzde arkanızdan kimlerin neler çevirebileceğini tahmin bile edemiyorsunuz. İnsanlara bütün varlığınızı teslim etseniz bile öyle ki bunun arkasında bir şeyler aramaktan vazgeçmiyorlar. Geçmişte şöyle derdik; “İyilik bulaşıcıdır” Halbuki öyle bir dönemden geçiyoruz artık “Kötülük bulaşıcı” olmaya başladı…