Nereden çıktı, kim akıl etti ve nasıl bir sürecin eşiğinde olduğumuzu anlamadan MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’de partisinin gurup toplantısındaki konuşmasıyla yeni bir sürecin fitilini ateşlemesinin hemen ardından Türkiye’nin kalbindeki Savunma Sanayi’nin kalbine yapılan hain terör saldırısı ile sarsıldık. Bu hain ve alçakça saldırıda hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet yaralılarımıza acil şifalar diliyor, milletimize de geçmiş olsun diyorum.

Bu coğrafyada yaşamanın en ağır bedellerini ödemiş bir millet olarak yaşadıklarımızın tesadüf olmadığı çok açık. Bu yaşadıklarımız bir kez daha gösteriyor ki, teröristle pazarlık, teröriste merhamet olmaz. Çünkü teröristin Allah inancı, kitabı olmaz, güvenilmez. Beyni sulanmış, aklı kiraya verilmiş ve sadece öldürmeye kodlanmış beyinleri ıslah etmek mümkün değildir. Onların hiç birisi ile karanlık dehlizlerde, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar bizi karanlıktan aydınlığa çıkarmaz. Son TUSAŞ saldırısı bunu bir kere daha ispat etti.

Türkiye dostundan çok düşmanı olan bir ülke. Türk Milleti de öyle… Bugün herkese kucak açan insani değerleri ön plana çıkaran ve bunu yaparken de “ensar-muhacir” bakışı sergileyen bu ülkenin sahip çıktıkları da, arkasında durdukları da her an her türlü ihanetin içinde olabilirler…

Bakın bir süredir boğuştuğumuz ekonomik sorunlarımız konusunda kimse oturup hiçbir çözüm önerisinde bulunmazken gündem birden bire nereden nereye geldi. Daha dün “kimler kimlerle beraber?” soruları sorulurken birden bire “Başkaları başkaları ile beraber oluvermiş” de haberimiz bile olmamış. MHP lideri Bahçeli’nin çağrısını, haykırışını bir başka siyasi partinin genel başkanı yapsaydı ne olurdu? “Vatan haini, alçak, terör sevicisi, işbirlikçisi” olarak itham edilir miydi, edilmez miydi? Doğrusunu isterseniz bu “çözüm süreci” diye yutturulan bir önceki dönemdeki kurulan ve yıkılan masalar ve ardından yaşanan çatışmalarda kaybettiğimiz vatan evlatlarını hatırlıyorum. Aylarca süren temizlik harekatını düşünüyorum. O dönemde masalar kurulurken şehit aileleri ile kamuoyunu ikna etmek üzere kurulan “akil insanlar” heyetlerini düşünüyorum. Pek çok şehit ailesinin “kan kusup kızılcık şerbeti içtiğini” biliyorum. Sonuç ne oldu? Terör bitti mi? Ayakkabı numaralarına kadar bildiğimiz teröristler ne oldu? Benim bile kafam karmakarışık, sıradan vatandaşın yeni gelişmeleri anlayabileceğini hiç ama hiç sanmıyorum.

“Gerçekten ne oluyor, neler oluyor?” anlamakta ben zorlanıyorum, toplumda yaşananlara bir anlam veremiyor. El sıkmayla başlayan, terörist başının Gazi Meclis çatısı altında konuşma yapması çağrısıyla devam eden gelişmelerin ardından Türk Savunma Sanayi’nin kalbine yapılan alçak, hain saldırı… Peş peşe yaşanan bu gelişmeleri kim nasıl yorumluyorsa yorumlasın bu yükü benim aklım kaldırmıyor. Sahi ne oldu Allah aşkına. Anlaşılıyor ki bu süreç kapalı kapılar ardından kotarılmış, pişirilmiş ve önümüze dayatılıyor. Bütün bu olup bitenleri anlamlandırmak öyle kolay değil.

Sonuçta geldiğimiz nokta da toplumu tedirgin eden ve geren bu terörist saldırı da gösteriyor ki ne Türkiye’nin ne de Türk Milleti’nin düşmanları asla boş durmayacaktır. İhanet çetelerine, bölücülere ve bu milletin düşmanlarına karşı merhamet duygularını canlandırmaya çalışmak sorunlarımızın çözümüne katkı yapmak yerine daha da karmaşık hale getireceğini birilerinin görmesi gerekiyor. Özellikle siyasete yön verdiklerini sananlar bu millete iyilik yaptıklarını düşünüyorlarsa gerçekten yanılıyorlar. Varsa bir çözüm milletin gözünün içine bakarak söylesinler de görelim. Saldırıları yapanlara da onlara çanak tutanlara da diyorum ki, “karanlık dehlizlerde boğulun inşallah!”