Dün gazetedeki bir arkadaşım, Dünya Kadınlar Günü haberlerini takipte zorlandığını belirterek, haber metinlerine açıklama yapan kuruluşların dünya kadınlar günü tarihçesini yazarak, girmesini eleştirdi. Aslında, bir yanlışlıkta var. Yıllardır, şu söyleniyor. “ 8 Mart 187 yılında Newyork da yaşanan bir olaydan yola çıkılarak, dünya kadınlar gününün ilan edildiği söyleniyor. Hâlbuki o tarihte Newyork da böyle bir olay olmadı. Birinin yanlışı yıllardır sorgulamadan tekrarlanınca, herkes inanıyor ve ortaya bu çıkıyor. 1857 Martında New York`daki olayları araştıran önemli tarihçiler, örneğin etkili Fransız tarihçisi Pıco, “Peki, işin doğrusu nedir? 1910 Ağustosu'nda Danimarka`da Sosyalist 2. Enternasyonal kadın konferansında Danimarka`da Alman kadın hareketi lideri Clara Zetkin uluslararası bir kadın mücadele günü başlatılmasını öneriyor. Ama New York`daki yalan olaydan söz eden ya da 8 Mart`ta yapılsın diyen yok. Clara Zetkin`in bu öneriden amacı zaten, Sosyalist kadın emekçi kadın hareketinin Feminist kadın hareketinden farkını eylemle göstermek. Enternasyonal`in o yıllarda en etkili merkezi Rusya’dır. 8 Mart 1917`de Rusya`da başkent St. Petersburg kadın işçilerinin ayaklanması, resmen 1917 Bolşevik devriminin başlangıcı kabul edilir. O günden itibaren bütün eski Sosyalist devletler tarafından 8 Mart gününde resmi kutlamalar başlıyor. Böyle bir grev yok” diyor” . Böyle bir grev olmadığı gibi ölen işçi de yok. Hele o yıllarda 40 bin kişinin bir fabrikada çalışmasına imkânda yok. Yani bu yanlışla tarihten, Zetkin ve eski Rus kadın sosyalistlerinin günü çalınıp NewYork yalanına bağlanıyor.
KADINA TAVIRLA SINANIRIZ
Kadının konusu aslında erkeğin konusudur. Bence nerede bir kadın sorunu varsa, aslında bu sorun daha kapsamlı olarak erkek sorunudur. Erkek sorunu olan yerlerde de, sorunlara kadın eli değmediği görülür. Kadının mutsuzluğu, farkında olmasa bile erkeğin mutsuzluğudur. Bir toplumda erkek, ancak kadın kadar mutlu olabilir. Gerçek sevinç, kadınla paylaşılan sevinçtir.
Kadınların çektiği acılar ve cinsler arası eşitsizlik, insanlığın en köklü, en taşlaşmış sorunudur. Bir toplum, kadına tavrıyla sınanır. Çağlar boyunca erkekler, güzelliği kadınla tanımladılar. Bir gün güzelliği kadınlar tanımlayınca, insanlık gerçek güzelliği keşfedecektir. Aşkı hep erkekler anlattı. Aşkın güzelliği kadınlar anlatınca anlaşılacaktır. Jean Jacque Rousseau, “İnsanlar hür doğar, hür yaşar” söylemiyle demokratik devrimin temel programını özetlemişti. Kadınların hür doğduğu ve hür yaşadığı gün, demokratik devrimin görevi tamamlanmış olacaktır.
BUGÜNKÜ DURUM
ugün geldiğimiz nokta da, erkekle birlikte mücadele kadın hareketini geliştirir. Kadınlarımız geleceklerini, eşitsizlikleri yaratan sisteme karşı erkekle birlikte mücadele ederek çözüme kavuşturabilir. Kadın hareketi tek kelime ile kökeninde kadının aşağılanması bulunan ve uydurma cinsiyetlerle kadını adeta silen LGBT hareketiyle kol kola girenlerin değil; LGBT dayatmasına boyun eğmeyenlerin hareketidir. Kadın hareketi aynı zamanda, değerlerimizle kavga ederek marjinalleşenlerin değil; değerlerimize sarılarak kitleselleşenlerin hareketidir. Deprem felaketinde bile İstanbul Sözleşmesi ezberine sarılanlar kadın sorunlarını çözemez. Batı’dan kurtarıcı bekleyenler, kadınların geleceğini aydınlatamaz. Kadın hareketi net bir şekilde, emperyalizmle mücadele içinde özgürlüğünü kazanan Cumhuriyet Kadınlarının hareketidir.