Şehrin her konuda ortak aklı olmalıdır. Ortak akıl kaybolursa, geçmişle günümüz, geçmişle gelecek arasındaki bağda kopar. Geçmişle gelecek arasında bağ bilinmezse, yapılacak işlerden de sağlıklı sonuç alınmaz. Her konu böyledir. Ortadoğu coğrafyasında gördük. Emperyalistler işgal ettikleri ülkelerde ilk önce tapu dairelerini sonrada, kütüphaneleri yok ederler. Geçmiş ile gelecek arasında bağlantıyı kesmek için yaparlar bu işi. Dünyanın en gelişmiş denilen ülkelerindeki kütüphanelerde, Ortadoğu ülkelerin tarihi eserleri nasıl sergilenir? Mesela, Avrupa’daki iki tane Anadolu Medeniyetleri Müzesi var. Hangi konu olursa, olsun geçmiş ile gelecek arasında sağlıklı bağlantı kurulmalıdır. Siyaset doğruya ulaşmak için kullanılmalıdır. Son birkaç aydır, belediye meclis toplantıları ile Eskişehir’deki bazı etkinliklerde söz itfaiye ile Kalabak suyuna geliyor. Eleştirende, savunan da geçmiş ile ilgisi olmayınca, ortaya konulan laflar siyaset argümanı olmaktan öteye gidemiyor. Bir şehir için itfaiye de, su da önemlidir. Eskişehir için ayrıca Kalabak suyunun önemi büyüktür. Toprak testide Eskişehir’in ayazını yemiş, Kalabak suyunun tadı başka sularda yoktur.
HİDROLİK POŞETTE
Bu şehir için çivi çakan, ama zaman içinde aramızdan ayrılan hemşerilerimiz de anmak gerekir. Bu hemşerilerimiz unutulmamalıdır. 1999 yerel seçimlerinde seçilecek bazı belediye başkanlarının 25 yıl görevde kalacağını kimse hayal bile etmiyordu. Ama o yılda göreve gelen iki başkandan biri 25 yıl kesintisiz görevde kaldı. Diğeri de halen göreve devem ediyor. Dönem sonun da o da 25 yılı tamamlayacak. İkisin de rekoru bir daha kırılamayacak. 1999 yılında Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna Yılmaz Büyükerşen oturduğunda, itfaiye sorunu da vardı. Kalabak su sorunu da kısmen çözülmüştü. İtfaiyenin hidroliklerin akmasın diye kaputların üstünde naylon poşetlere sarılıydı. İtfaiye araçlarını değiştirmek büyük para gerektiriyordu. Neredeyse bütün araçları hurdaya çıkarmak gerekirdi.
ESKİŞEHİR AYAZINDA SOĞUYACAK
Yılmaz Hoca, belediye meclis üyesi ve yardımcısı olan, Eskişehirli esnaf, çocukluk arkadaşı İsmet Erden’e görev verdi. Eskişehir’in önemli şirketlerini de kuran İsmet Erden, birkaç aylık çalışmadan sonra bedavaya yakın Alman kredisi buldu. İtfaiye araçları bir anda MAN oldu. Poşete sarılı hidrolik yağlı araçlar ortalıktan çekildi. Yine, 1999’daki yeni dönem ile yaz döneminde Eskişehir’in Kalabak suyuna İnönü’den getirilen suyun karıştığı ortaya çıktı. Bugün Yılmaz Hoca bir bu durumu unutmuştur. O dönemki belediye yöneticilerin önüne İnönü belediyesinden kesilmiş su faturası konuldu. O zaman Büyükşehir yasası da yoktu. Bu durum en başta benim ve olayı öğrenenlerin huylanmasına neden oldu. Demek ki, Atatürk’ün emri ile gelen Kalabak suyu karıştırıldıktan sonra Eskişehirliye ulaşıyordu. Kalabak Suyumuz, toprak testide ayazda kalsa da, boşunaydı. Bazı hemşerilerimiz, o dönemde Kalabak suyundaki şeker tadının kaybolduğunu söylüyordu. Gerçekten bazı Eskişehirlinin ağzı kalaylıdır. Kalabak Suyunun değişimini bilir. Neyse Atatürk’ün emri ile Eskişehir’e gelen Kalabak Suyu’nun şehre getiren hat, ilk kez 2000’li yıllarda sıfırdan yeniden yapıldı. Artan nüfusu da Kalabak suyunun yeni hattı cevap verdi. Ayrıca, Eskişehir’e gelen hattın kaynağının koruması yoktu. Kaynak kilit altına alındı. Her nedense, o güne kadar bu durum hiç kimsenin umuruna gelmemiş. Bir şehrin yaşam kaynağının, kapısına kilit takmak niye düşünülmedi ki.
EKSİKLER YOK MU?
Kalabak Suyunun şehre ulaşmasında eksiklikler yok mu? Modern İtfaiyenin de eleştirilecek tarafı vardır. Büyükşehir Belediyesi itfaiyenin insan eksiğini gidermek için, 45 itfaiye eri alımına çıktı. Eski bir itfaiyeci ile geçtiğimiz günlerde biraz hasret giderdik. Emekli olduktan sonra hafif işlerde çalışan bu eskinin başarılı itfaiyeci, en çok kedinin ağaca çıktığında itfaiyenin çağrılmasına sinirlendiğini söyledi. Bu hemşerimize göre kedi ağaca nasıl çıkarsa, iner. Bu arada hepimiz itfaiyeyi ve acil servisi gelişi güzel çağırmayalım. Belki de kedi taş attığımızda iner. 45 yeni itfaiyeci hepimize hayırlı olsun.