Eskişehir geçtiğimiz hafta sonu dolu dolu bir siyasi restleşmeye ev sahipliği yaptı. Cumartesi günü CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel partilileri ile buluşup aday tanıtımı gerçekleştirdi ve tam anlamıyla bir gövde gösterisi yaptı. Nerede mi? Porsuk Spor Salonu’nda.
Pazar günü ise Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Şehit Anıl Gül Spor Salonu’nda partisinin Eskişehir adaylarını açıklayıp tanıtım programına katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantısı da tam anlamıyla gövde gösterisi idi.
CHP’den başlayalım. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in açıklamalarının hemen ardından CHP Sarıcakaya örgütünde aday üzerinden bir tartışma yaşandı ve Sarıcakaya İlçe Başkanı’nın istifa etmeyi düşündüğü haberleri yayıldı. Yine CHP’de belediye meclis üyelik adayları için Tepebaşı’nda yapılan ön seçimde mühür tartışması çıktı ve ön seçimin iptal edildiği haberi geldi. Kısacası genel başkanlarının Eskişehir’e geldiği günün ertesinde bunların yaşanmasını CHP açısından normal karşılayanlar olabilir. “Çünkü burası CHP… Her an her türlü sürprizle karşılaşmak mümkündür” yorumlarını yapanların olduğunu biliyorum.
Öte yandan AK Parti’de bir süre önce İl Başkanı Süleyman Reyhan’ın dışındaki il yönetim kurulu üyelerinin tamamı istifa etti veya ettirildi. Süleyman Reyhan başkanlığında yeni bir il yönetimi oluşturuldu. İl yönetiminin görev bölümü de gerçekleşti. AK Parti açısından baktığınızda durum normalmiş gibi görünse de asıl gariplik Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ilçe adaylarının açıklanması ve aday tanıtımı toplantısına geldiği günün akşamında bu defada İl Başkanı Süleyman Reyhan görevden alındı. AK Parti’de bundan önce olduğu gibi bu gelişmeden sonra da herhangi bir açıklama olmadığı gibi Sayın Reyhan’ın yaptığı açıklamada “Partisinin emrinde olduğunu” beyan etmesi de dikkat çekti.
Şimdi neresinden bakarsanız bakınız yaşananları bir şekilde siyaseten değişik açılardan yorumlayabilirsiniz. Ancak her seçim döneminde tüm siyasi partilerde bu tür gelişmelerin olabilirliğini hep yaşadık ve anlaşılan yaşamaya da devam edeceğiz. Siyasi partilerin hedefi her zaman seçim kazanmak olduğuna göre. Geçmişte bu tip gelişmeler sıklıkla olabilen şeyler değildi. Özellikle 1980 öncesi partilerin yapılanması gerek il ve ilçe başkanlarını, gerekse seçilmiş milletvekillerini bir hayli güçlü kılıyordu. Çünkü tabana dayanan ve tabanın talebiyle göreve gelenlerin özellikle genel merkezler ve genel başkanlar karşısında bir gücü temsil etmelerinden kaynaklanan pozisyonda olmaları sebebiyle yaşadıklarımız çok hissedilen ve görülen şeyler değildi.
Bana sorarsanız “Geçmişi özlüyor musun?”diye, açık söylemek gerekirse geçmişteki siyasi rekabetler daha renkli idi. Hep yazıp hatırlatma gayreti içinde oldum bugüne kadar her kongre, her ön seçim karnaval havasında geçer, partilerin üyeleri ve delegeleri kendilerini tam bir aidiyet duygusu içinde hareket etmeye mecbur hissederlerdi. O zaman partinin her bir üyesinin, her bir delegesinin sözü bir fazla dinlenir, genel merkezler politikalarına biraz daha net bir biçimde tabanı da tatmin edecek şekilde yön verirlerdi. Günümüzde geçmişin özleminden çok, geleceğin demokrasimiz açısından doğuracağı sakıncalardan endişe ederim. Çünkü gelişmiş toplumların mayasında daha çok demokrasi, daha çok karar mekanizmalarında tabanın daha doğrusu vatandaşın görüşlerinin önemsenmesinin yattığını sosyal bilimcilerin hepsi söylüyor. Garip şeyler oluyor bu hayatta diye başlamıştık ya! Yaşadığımız gariplikler, yaşayacaklarımızın yanında galiba hafif kalır.