Türkiye ağır bir ekonomik bunalımdan geçerken bu şartlarda bile kar eden, hatta karlarını katlayan kuruluşların başında bankalar geliyor. Bankaların nezdinde gerçekten vatandaşın hiçbir değeri yok. Katı kuralları olan ve hiçbir şekilde bu kuralların delinmesine izin vermeyen bir sistem ağı içerisinde vatandaş büyük sıkıntı çekerken bankalar yine de karlarını katlayan kurumlar olmayı sürdürüyor.

Hesabımdan bir miktar nakit çekmek için “Tüm bankaların ortak ATM’si” yazan bir bankamatiğe yaklaştım. Kartı taktım, çekmek istediğim nakdi bankamatiğe yazdım. Hemen karşıma bir uyarı mesajı geldi. Mesajda çoğunuzun karşılaştığı, “Bankanız bu işlem için sizden 13.75 TL para kesecektir” yazıyordu. Her gün milyonlarca insanın bir işlem yapmak için yaklaştığı bankamatikler vasıtasıyla bile “elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan” bankalar sadece bir kişiden bu kadar ücret tahsil ediyorsa varın rakamın büyüklüğünü siz hesap edin.

Zamanın Hazine ve Maliye Bakanlarından birisi bir gazeteye verdiği röportajda, “Kazın tüylerini ürkütmeden yolacaksın!” ifadelerini kullanmıştı. O tarihlerde ağır tepkiler almış bile olsa bu söz unutulup gitti. Aslında bir hakikatin altını çiziyordu. Vatandaş tabirimi hoş görün birilerinin gözünde “yolunacak kazdan” farksız. Şimdi size konuyu şöyle anlayım. İlk etapta hesaptan ödeyeceğiniz 13.75 TL küçük ve ihmal edilebilir rakam gibi görünse de totale vurduğunuzda ortaya çıkacak rakamın büyüklüğünü hesap makinelerinin ekranı alır mı bilmem? İşin aslı o dur ki ortadaki tabloya baktığınızda “Silahsız bir soygun” olduğundan söz edebiliriz. Hiç zorlanmadan, vatandaşın cebinden alınan bu parayı başka nasıl izah edebiliriz?

Öte yandan son bir yıllık süreçte gözümüze takılan bir başka hakikat daha var ki, çoğu kimse bunun farkında bile. Bir mağazaya gidiyorsunuz, bir ürüne yaklaşıyorsunuz üzerinde iki fiyat var. Bunlar artık öylesine aleni oluyor ki insanlarda bu duruma alışmış görünüyor. Bir ürün üzerinde iki fiyat nasıl oluyor derseniz anlatayım. “Nakit 90 TL, Karta 110 TL.” Yani nakit ödeme yaptığınızda, ödeyeceğiniz miktar ile kartlı ödeme yaptığınızda ödeyeceğiniz miktar arasında 20 TL fark oluşuyor. Bunun gerekçesi de “bankaların komisyon” ücreti olarak açıklanıyor. Buradan anlıyorsunuz ki “bankalar esnafında sermayesiz ortağı” haline dönüşmüş. Siz küçük rakamlar diye önemsemeseniz de bankaların hiçbir şey yapmadan kazançlarının boyutunu bir hesaplayın.

Deniliyor ki Orta Vadeli Program ile “enflasyonu düşüreceğiz!” Böyle enflasyonun düşeceğine kim inanır? Bizzat bankaların kendisi enflasyonun altına odun atıyorsa ve bu görmezden geliniyorsa bu enflasyon nasıl önlenir ki? Yapılan düzenlemelerin talebin düşürülmesine yönelik olmasına rağmen insanların temel ihtiyaçları üzerinden talebin kısılmasının çok da doğru bir şey olmadığını bu fiyatlandırma politikası üzerinden anlıyoruz. Yani gerçek şu ki; “bizzat bankaların kendisi fırsatçılık” yapıyor. Bu şartlarda arz ve talep dengesini kurmak mümkün olmadığı gibi yaşanan enflasyonu da aşağı çekmek bir hayli zor görünüyor. Kart kullanımının program açısından iki ayağının olduğunu herkes söylüyor. Birincisi piyasadaki nakit dolaşım miktarını arttırmadan talebi kısmak, ikincisi de kart kullanımının yaygınlaştırılarak vergi kaçak ve kayıplarının önüne geçmek. Buna rağmen yapılan uygulamalar “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” hesabı bir yanlışı da beraberinde getiriyor. Her iki durumda da bankalar bu işten karlı çıkıyor. Belki hazine bir miktar kazanıyor gibi görünse de asıl vurgunu bankaların yaptığı vatandaşında her iki durumda mağdur olduğunu görmemek akıl tutulmasıdır. Bugün dolaylı vergiler ile elini vatandaşın cebine atan hazinenin yüzünü biraz da bankaların uygulamalarına çevirmesinde yarar olduğunu düşünüyorum. Açıkçası binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete..