Asgari ücret bizim ülkemizde son derece önemli bir ücret. Çalışanlarımızın neredeyse yarısına yakını asgari ücret ya da onun biraz üstünde komşu ücret almakta. Bugün 17 Bin 2 TL olan ücret için pazarlıklar sürüyor. Zaman zaman “kaşıkla verip, kepçeyle geri alıyorlar” sözünü duyarsınız. Zamlı ücret belli olmadan zamlar başladı bile. Yeni yılın başlamasıyla birlikte vergiler, cezalar, harçlar, iğneden ipliğe her şey zamlanacak.

 Çalışanların her türlü şarta razı olduğu bir ekonomi içinde yaşıyoruz. Çünkü ülkemizde iş bulmakta öyle kolay değil. Üniversite mezunlarının düşük ücretler ile iş bulabildiği ve kendilerini şanslı hissettiği bir dönemde yaşıyoruz. Asgari ücretli de arabası varsa neredeyse 50 TL ye yaklaşan benzini, mazotu geliri çok yüksek olanla birlikte aynı tutara alıyor. MTV yi, muayenesini, köprülerden geçişi çok yüksek ücret alanlar ile aynı ödüyor. Ekmeği aynı fiyatla alıyor. Stresten veya keyiften içtiği, giderek 100 TL ye yaklaşan sigarayı aynı fiyattan içiyor. Hangi ücreti alırsan al zengin, fakir aynı ekonomi içinde yaşıyoruz.

 Tüketilen ürünler her geçen gün zamlanıyor. Tarlada sıfır maliyetli olarak düşünsek de nakliyesi mazot fiyatıyla ürünün fiyatını uçuruyor. Mesela; mazota nakliyeciler için, üretim yapan çiftçilerin traktörleri için, biçerdöverleri için vergi muafiyeti getirilerek ve iyi bir denetim ile meyve sebze fiyatlarının ateşi düşürülemez mi? Mazottan devlet önemli bir vergi alıyor. Ancak maalesef mazotun oluşturduğu nakliye girdi maliyeti nedeniyle de ürünlerin fiyatı artıyor. Haliyle hayat pahalılığı da. Böyle bir kısır döngü içinde olanda yine son tüketicilere yani biz vatandaşlara oluyor.

 Asgari ücret zammının hayat pahalılığında çok büyük bir etken olduğunu düşünmüyorum. Hatta bence asgari ücretliye yaşanabilir iyi bir ücret vereceksin ki, harcayabilecek parası olsun. Harcasın ve ekonomiye can katsın.

 Peki; asgari ücret çalışanlar açısından çok önemli de, çalıştıranlar yani işverenler açısından önemsiz mi? Elbette çalışanlar açısından ne kadar önemli ise çalıştıranlar açısından da o kadar önemli. Bir, iki, üç, beş kişi çalıştıran küçük işletme sahiplerinin elbette her asgari ücret artışında işleri zorlaşıyor.

 Birden bire artan işgücü maliyetleri büyük ve kurumsal nitelikli firmaları çok etkilemese de küçük işletme sahipleri bakımından önemli bir yük oluşturuyor. Bu işletmeler için de kısır döngü içinde zor günler başlıyor.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını gerçekleştirdi. İlk toplantıda bir araya gelen taraflar sadece 1 saatlik görüşmenin sonunda bugün (16 Aralık 2024) tekrar bir araya gelmek için sözleşmişler. İlk toplantıda rakam konusu hiç gündeme gelmemiş. 

 Peki; ne olacak dersiniz? Çalışanlar hem umutsuz, hem de endişeli… İşverenler özellikle küçük işletme sahipleri meraklı ve önlerini görmek için bir beklenti içerisindeler.

 Paranın miktarı değil alım gücü önemlidir. Öyle bir noktadayız ki işveren açısından baktığınızda onlar haklı, çalışanlar açısından baktığınızda onlar zaten haklı. Peki, haksız olan kim?

 Bu sorunun cevabı yok. Ancak bir orta yol bulunmalı. Hem çalışanları mağdur etmeyecek, hem de küçük ve orta ölçekli işletme sahibi işvereni gerekirse teşvikler ile yıpratmayacak bir orta yol bulunmalı.

Asgari ücret; yeni yılda gelecek zamları da göğüsleyebilecek bir ücret olmalı. Bu konuda herkes farklı ücretler söylüyor. 21 Bin küsur TL den başlayan 34 Bin TL ye kadar çıkan ücret tutarları var. Az kaldı. Bekleyip öğreneceğiz.

Ancak görülüyor ki; Asgari ücret için kimse umutlu değil…