Seçimler bitti, pek çok belediye başkanlığı el değiştirdi. Ancak bazı belediyelerin girişlerine kısa sürede büyük büyük afişler asıldı. Afişlerin en önemli özelliği belediyelerin nasılda borç batağına itildiğini anlatması bakamından çok önemli. Bazı belediyelerde adeta “lale devri yaşanmış!” Ancak benim görüşüme göre zaten o belediyeler hizmet edebilecek konumda olsaydı ve borç batağında olmasalardı siz seçilemezdiniz ki! Yani CHP’ye geçen belediyelerin önemli bir bölümünde “enkaz edebiyatı” yapılıyor. Enkaz edebiyatına gerek var mı? Bu arada borçsuz belediye devralanlar hiç afiş asıp “Belediyenin şu kadar çok parası var” demiyorlar. Bu da garip değil mi?
Eskişehir’den örnek verecek olursak Beylikova önceki Belediye Başkanı Özkan Alp’le gerçekleştirdiğimiz söyleşide Sayın Özkan Alp, hizmetlerini anlattıktan sonra, “kasasında parası olan bir belediye bırakıyorum!” demişti. Böyle başkanların da takdir edilmesi gerekmez mi?
Bu borç polemiği ne bugünün, nede yarının meselesi.. Hatırlıyorum Selami Vardar’ın ikinci döneminin ardından merhum Aydın Arat belediye Başkanlığını devraldığının ertesi günü o günün parasıyla “200 milyar veya 200 milyon “borçla belediye devraldıklarını açıklamıştı. Yani bugün seçilenler dün görev yapanları mutlak bir şekilde eleştiriyorlar. En kolay eleştiri konusu ise mali tablo olabilir. Haklıdırlar da… Elbette her yiğidin bir yoğurt yiyiş tarzı vardır. Sonuçta yapılan bir kamu hizmetidir. Elbette iyi yönetim veya kötü yönetim vardır. Buna itiraz edecek bir şey yok, ancak bir öncekini kötüleyerek zaman kazanmaya çalışmak yerine işe koyulup neyi neresinden tutarsam daha doğru bir başlangıç yaparım hesabı yapılmalıdır. Afiş savaşları ile vakit kaybetmek yerine hizmete kaldığı yerden ya da ilk başladığından yerden yoluna bakacaksın..
Seçim sonuçlarının belli olmasından sonra ortaya çıkan değerlendirmelerin doğru bir perspektiften yapılması gerektiğinin defalarca altını çizdik. Sonuçlar bugünden 2028 seçimlerinin sonuçlarını doğrudan etkileyecek. Ya yerel seçimlerde birinci parti konumuna gelen CHP’li başkanlar ortaya koyacakları performansla partilerini iktidara taşıyacaklar, ya da vatandaşın kendilerine tanıdığı krediyi kötü kullanarak farklı bir seçim sonucunun ortaya çıkmasına sebep olacaklar.
Açık şeffaf, yönetilebilir ve ortak aklın gerektirdiği ihtiyaçlardan hareketle başarılı bir performans ortaya konulması çok mu zor. Kimse şunu unutmasın seçilen hiçbir belediye başkanı yaptığı hizmetleri de çalışanların ücretlerini de köy sandığından ödemiyor. Yapılan hizmet kamu hizmeti ve kaynaklarda kamunun kaynakları. Burada tartışılması gereken kamu kaynaklarının doğru kullanımı meselesidir. Kendi kaynağını kendisi bulan, bulduğu kaynağı verimli şekilde değerlendiren yönetim anlayışlarının sırtı yere gelmez. Hakka, hukuka riayet eden kendisi için istediğini vatandaş içinde isteyen vatandaş adına empati yapabilenlerin her defasında konumlarını daha da güçlendirdiklerini biliyoruz. Bu hizmetin partisi olmaz. Nitekim genel seçimler ile yerel seçimler arasındaki birinci derecede değişimin anahtarı da parti amblemleri olmadı.
Türkiye ikinci yüzyılında yeni bir siyaset anlayışına muhtaç diye belirtiyoruz. Yazıp çiziyoruz. Mevcut siyasi tablonun hem iktidar açısından, özellikle de ana muhalefet açısından doğru okunması gelecek adına çok önemli. Kimse unutmasın vatandaşın önümüzdeki dört yıllık süreçte gözü kulağı yeni seçilen yerel yönetim başkanlarında olacak. Bu sürecin iyi yönetilmesi, ya da yönetilememesi 2028 seçimlerini doğrudan etkileyecek çok önemli gelişmeleri bağrında taşıyacak.. O sebeple konuyu afiş savaşları ile basitleştirmenin ilk düğmenin yanlış iliklenmesinden başka bir anlamı olduğunu düşünmüyorum…