Önceki gün Büyükşehir Belediyemizin Senfoni Orkestrası 20. yılını geride bırakması nedeniyle, orkestranın genel sanat yönetmeni Prof. Gülriz Germen’e yıldönümü anısına Yılmaz Hoca tarafından plaket verilmesi 20. yıl öncesine bir kez daha gitmeme neden oldu. Senfoni orkestralarının dünyada, insanlığın ilerlemesi, toplumun kültür ve sanat ile donanmasının önünü açar. Toplumun bütün olarak gelişmesine katkı sağlar. İkinci dünya savaşında, Viyana da bombalar altında faaliyetine devam eden sadece senfoni orkestrası vardı.Acaba neden?
Müzik bir toplumun yaşam biçiminin aynasıdır. Müzik, bir eğlence unsuru değil o toplumda yaşayan insanların eğitim düzeylerinin bir yansıması olarak görülmelidir. Bu nedenle müzik eğitimi toplumlar için yaşamsal öneme sahiptir. Yaşadıklarını sorgulayabilen, özgüveni yüksek bir toplum yaratmak için çocukların müzik eğitimine mümkünse ilkokul hatta daha öncesinde anaokulunda başlanması gerekmektedir.

Dili hem var, hem yok…
Müziğin dili özgürdür, eşitlikçidir. Herkes istediği, anladığı kadarını özümser. Hiç kimseyi zorlamadan iyi seçim yapılıp küçük yaşta eğitimi verilen, dinletilen müzikler ile iyi ve güzelin yolu insanlara gösterilebilir. Bir çalgıdan çıkan seslerin daha temiz ve iyi olmasını arayan insanlar kısa zamanda iyi ve kötünün, güzel ve çirkinin ne olduğunu ses biliminin uçsuz bucaksız dünyasında doğal yoldan tüm duyu organlarını aktif olarak çalıştırarak öğrenirler. Tabii ki herhangi bir çalgı eğitimi alamayan bir insan da meraklı olduğunda sadece dinleme yolu ile müzik kültürünü nitelikli bir düzeye taşıyabilir. Ancak bir mandolin, keman veya piyano gibi duyarlılığı güçlü şekilde geliştiren çalgılarla bireyler birçok yeteneği doğal yoldan alışkanlık olarak kazanırlar.
Müzikte ülke çapında aydınlanma dönemimiz, Atatürk’ün emriyle toplumun müzik zevkini geliştirmek ve yüksek bir ruh kazandırmak amacı ile Ankara’ya taşınan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) konserleri ile başladı. 1826 yılında Batılı orduların olmazsa olmazı bir bando şeklinde kurulduktan sonra yaylı çalgılar eklenerek klasik bir saray orkestrasına dönüştürülen Muzika-i Hümayun, 1924 yılında Atatürk’ün emri ile gelişmiş toplumlardaki örneklerinden hareketle büyük bir senfoni orkestrası olarak yapılandırıldı ve Türk halkının hizmetine sunuldu.

Eskişehir örneği
Yılmaz Hoca, Anadolu Üniversitesi rektörlüğü döneminde Devlet Konservatuvarı kurdu. Macaristan, Rusya ve Azerbaycan’dan öğretim üyeleri getirerek, eğitimi başlattı. Bu bir anlamda çok sesli müziğin Eskişehir’deki alt yapısını oluşturdu. Yılmaz Hoca, Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra
2002 yılında Senfoni Orkestrasının kurularak faaliyete geçmesini sağladı. Otoparktan bozularak yapılan salonda konserlerine başlayan orkestra, sahneye sığmadığı gibi, 30 kadar da daimi izleyici vardı. Şimdi ise, salonlara sığmayan izleyicisi var. 3 bine yakın izleyici ile konserler veriyor. Günler öncesinden konserlerin biletleri satılıyor. Ünlü sanatçımız İdil Biret’in bana dediği gibi” Eskişehir seyircisini yarattı”. 30 kişiden 3 bine çıkarmak, kolay bir durum olmasa gerek.

Görünmeyen kahraman
Eskişehirlileri klasik müzikle tanıştıran, genç yeteneklerin keşfinde ve istihdamında ülkemizin önemli kaynaklarından biri olarak gösterilen Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası’nın Genel Sanat Yönetmeni Gülriz Germen yapıyor. 20. Yıldır görevine devam ediyor. Bir yandan da Anadolu Üniversitesinde, öğrenciler yetiştiriyor. Germen’in görünmeyen gizli kahraman olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz. Yılmaz Hoca da onu plaketle onurlandırdı.
Orkestra, Gülriz Germen ve görünmeyen kahramanlar ve sahnede görünen kahraman sanatçıları, orkestra şefi ile konserlerine devam ediyor. Sosyal sorumluluklarını da yerine getiriyor. Mesela geçen hafta solist olarak konser veren dünyaca ünlü piyano sanatçımız Gülsin Onay’ın konserinde depremzedeler için ev eşyası bile toplandı. Yani, orkestra sadece sahnede yok. Sosyal sorumluluk projelerinde de var.