Yeni mezunların işsizliği her zaman ülkenin gündem konularından olmuştur. Yıllarca tartışıldı. İşsizlik oranları, nitelikli işsiz genç nüfusun çoğunluğu vs. vs.
Ancak kolektife baktığımızda yine de çözülmüş değil. Problemin merkezinde birçok sebep olsa da yüksek oranın ulaşılabilirlik, kolaylık ve eğitim sisteminin temelinde ki hatalar olduğunu düşünüyorum.

Bizim eğitim aldığımız dönemden de öncesinde Üniversite eğitimi çok zormuş. Yani kazanmak ayrı eğitimi tamamlamak ayrı zorluktaymış. Şimdilerde barajı dahi geçemeseniz yine de bir Üniversiteye yerleşebiliyorsunuz. Ulaşılabilirlik tam da bu noktada yanlış bir kolaylık oluyor.

Öğrenimim esnasında kendi adıma söylüyorum hep bir fazlası ne yapabilirim diye düşündüm. Ortalama bir üniversitenin Ekonomi bölümünden mezun oldum. Ancak bu eğitimi tamamlarken çeşitli alandaki kurslara ve bana artı katacak eğitimlere katıldım, gönüllü staj deneyimleri yaşadım. Çünkü açıkçası alınan eğitimin yeterli gelmediğinin kendi adıma o zamanlarda da farkındaydım. Eğer öğrenci bunun farkına varıp kendisine yatırım yapmaya başlarsa ileri ki hayatında çevresine nazaran birkaç adım daha önde başlamış olur. Çünkü içerisinde bulunduğumuz eğitim sistemi mezuniyetimizden sonra istediğimiz işlerde çalışmamıza imkân tanımıyor maalesef.

Son 10-15 yılımıza baktığımızda eğitim kalitemizin düştüğünü ve eğitim görmüş ancak bilgi eksikliği ile mezun kitleler görüyoruz. Elbette istisnalar mevcut ancak geneli bu şekilde. Bu durumda tamamen eğitim sistemimiz ile ilişkili.

Problemin ana merkezinde ulusal bir eğitim politikamızın olmayışı var. Bakandan bakana, Yükseköğretim Kurumu (YÖK) başkanından YÖK başkanına değişen eğitim sistemi haliyle dikiş tutmuyor. Ülkemizin acilen ulusal bir eğitim politikasına ihtiyacı var. Sonrasında sınav için eğitime dayanan bir sistem ülkede almış başına gidiyor. Okullar sınavı geçmek üzere öğrenci yetiştiriyor zaten bu sistemden dolayı son yıllarda birçok liseli öğrenciler açık lise sistemine geçiş yaparak okuldan uzaklaşıyor. Çünkü okulda geçirecekleri vakti evde daha dolu ve ders çalışarak, ezber yaparak geçirebileceklerini düşünüyorlar. Bir nevi de haklılar.. Çünkü sınava göre bir eğitim sistemi içerisinde sıkışmış haldeyiz.

İlkokul ve ortaokulda öğrencilere haftada 5 saat matematik dersi verilmesine rağmen 2022 LGS'ye giren yaklaşık 85 bin öğrenci bir soruyu dahi doğru yanıtlayamıyor. 2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) Temel Yeterlilik Testi'nde (TYT) tek bir neti olmayan aday sayısı yaklaşık 97 bin. Ancak bu öğrencilerin yüksek birçoğu herhangi bir Üniversite’ye yerleşebiliyor. Tam da bu kısım ciddi bir problem olduğunu idrak etmemiz için yeterli bir gerekçe diye düşünüyorum. Eğitim sistemi ülkenin en önemli kırmızı çizgisi olmalıdır ve değişen kadrolarla değişmeye mahkûm bırakılmamalıdır.

Ne yazık ki eğitim sistemimizde ki problemler Türkiye'de eğitim düzeyinin artmasına rağmen, işsizliğin azalması yönünde ki beklenen katkıyı haliyle sunamıyor.. İşsizlik ve eğitimin yetersizliği de içinden çıkılmaz bir tablo çiziyor. Mezunlarımız donanımlı ve eğitimleri yeterli olduğu için istekleri işlerde çalışabilecekleri bir Türkiye günümüze uzak değildir umarım.
Herkese iyi tatiller.