“Böyle de soru mu olur?” demeyin. Markete yolu düşmeyen kimse yok gibidir. Son günlerde sadece birkaç markete değil, pek çok markete girip çıktığımız gerçektir. Çünkü artık kılı kırk yararak alışveriş yapmak zorunda kaldığımızı söyleyebiliriz. Bir marketteki fiyat artık diğer markettekini tutmadığı gibi biraz önce girdiğiniz marketteki fiyatın dönüşte değiştiğine de şahitlik edebilirsiniz. Marketlerdeki bu hızlı fiyat değişimlerinin yeni bir istihdam ve maslak adı ortaya çıkardığını biliyor muydunuz? “Market dedektifliği” diye bir meslek icat olmuş… Şaşırmayın hakikati söylüyorum. Belki marketler, alışveriş merkezleri bunu böyle isimlendirmiyorlar ama gerçek o ki gün içinde farklı marketlerin fiyat araştırmasını yapan ve kendi marketlerindeki fiyatlarla karşılaştırmasını yapan elemanlar istihdam edilmeye başlanmış marketlerde… Eleman giderek sadece fiyatların araştırmasını yapmıyormuş, aynı zamanda etiketlerin markaların resimlerini de çekiyormuş ve çektiği o fotoğrafları market yöneticilerine gösteriyormuş. Yüksek enflasyon sebebiyle bir ara tahminlerin çok üstünde artan fiyatlar artık günlük, küçük küçük artışlar ile istenilen hedefe doğru gidiyor. Terazinin dengesi bozulmasın diye özellikle market ağırlıklı alış veriş merkezleri birbirlerini kollayarak fiyat artışlarına gidiyorlar. Aynı zamanda gerektiğinde rekabet kurumunun denetimine takılmayalım diye daha önce ortak belirledikleri fiyatlar yerine kendilerince daha akılcı(!) yöntem olarak “market dedektifleri” ni devreye almışlar.
Hani Sayın Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde kendisine yansıyan bir kiracı-ev sahibi tartışmasındaki mağdur kiracı üzerinden ev sahibine seslenirken “Sen de hiç insaf yok mu?” diye soruyordu ya! İşte o soruyu soracak birileri lazım gerçekten. Peki, o soruyu sorunca ev sahipleri taleplerinden vaz mı geçti? Derler ki, “Huylu huyundan vazgeçmez!” Sadece marketlerde değil, kiralarda büyük sorun yaşanmaya devam ediyor. O kadar da değil, örneğin akaryakıt fiyatlarına son dönemde zam yapılmıyor. Gerekçe yaklaşan yerel seçimler. Peki, akaryakıt fiyatları artmıyor diye ulaşıma yapılan zamlar geri mi alınıyor? Yok gayet basit bir şekilde toplu taşıma gelirleri geleceğe(?!) yatırım olarak değerlendiriliyormuş. Yarın öbür gün ne olur ne olmaz diye “ihtiyat akçesi(!)” olarak saklanıyormuş(!) Peki, vatandaşın mağduriyeti ne olacak?
Yani her halükarda fatura kesilen vatandaş oluyor. Faturayı vatandaş ödüyor ama kimse üstüne alınmıyor. Bu arada asgari ücret pazarlıklarının başlamasına az bir süre kala piyasalardaki fiyat hareketliliği de başladı. Daha garibanın cebine girecek para bile olmadan fiyat artışları olmaya başladı. Asgari ücretin yılda bir kez ihtiyaçları karşılayacak şekilde arttırılmasından söz ediliyor. Böyle bir şey mümkün mü? Evet bir kere zam yapmak mümkün de o zammın arkasında durmak o kadar mümkün değil. Fiyat artışlarını yavaşlatmak değil, durdurmak için politikalar üretmedikçe bu işin sonunu görmek, tünelin ucundaki ışığa kavuşmak bir hayli zor. Tamam asgari ücretliye bir kere zam yapılacak da, emeklilerin hali ne olacak? Memur emeklilerine memur maaş artışı kadar zam yapılırken, işçi ve Bağ-Kur emeklilerine niye enflasyon rakamı kadar artış yapılıyor. Yeni ekonomi yönetimi işbaşına geldiğinde TÜİK’in gerçeğe yakın olarak açıkladığı rakamların ardından, son dönemde yine başka kuruluşların açıkladığı rakamların gerisinde rakamlar açıklanmaya başladı dikkatinizi çekti mi? Biraz güven oluşur gibi olduktan sonra yine eskiye dönüşün işaretlerini açıklanan rakamlarda görmüyor musunuz? Yani işin neresinden tutarsanız tutun olan her şekilde dar ve sabit gelirli kesimler ile emekli, dul ve yetimlerine oluyor.
“Market Dedektifleri” neden başladık yine nereye geldik? Hani var ya “Bektaş Paşanın şalvarı!” bir gün onu da yazacağım inşallah!