2025'e öylesine hızlı bir giriş yaptık ki kimse ne olduğunu anlayamadı. Devletin yeniden değerleme oranı ile pek çok alandaki ödemeler için yüzde 44’lük artış yapılırken asgari ücretli yüzde 30’luk zamla yetinmek zorunda kaldı. Hani derler ya beterin beteri var. Tam da öyle bir noktada zaten asgari ücretin nerede ise yarısına denk gelen emekli maaşları için de dağ fare doğurdu denebilir. En düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde 65’ine denk gelen 14 Bin 469 liraya yükseltildi(!) Bozdur bozdur harca.. Ne güzel değil mi? Devlet özel sektör için yüzde 30 artışla asgari ücreti 22 Bin 104 liraya yükseltirken kendisinin yaptığı ödemeleri yüzde 15.74 arttırdı. Ne güzel değil mi?
“Az daha sabır, işler yolunda gidiyor düzlüğe çıkacağız. Çalışanlarımızı da, emeklilerimizi de enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz” nidaları arasında hiç birimiz ne olduğunu anlamadan 2025 yılının ilk ayını bile ortaladık. Şaka gibi değil mi? “2025 yılı 2024 yılından daha iyi olacak” vaatlerine rağmen daha ilk aydan, vaat edilen paralar ele geçmeden erimeye başladı. Mesela şöyle açıklamalara tanıklık ediyoruz, “Doğalgaz ve elektrik fiyatlarına Ocak ayında zam yapılmayacak!” Kuyruklu bir ifade ile buna inanmamızı istiyorlar. Doğrusu doğalgaza da elektriğe de açıktan bir zam yok, ama hizmet bedellerine var. Hizmet bedelleri kimin cebine giriyor, birazı devletin birazı da şirketlerin cebine. Kimin cebinden çıkıyor? Senin, benim daha doğrusu vatandaşın cebinden çıkıyor. Bu zam değil de nedir? Bazıları masalları sakalımıza anlatsınlar diyeceğim de benim sakalım da yok!
Enflasyon deyince vatandaş olarak biz ne anlıyoruz? Hayatımıza dokunan ve yaşam maliyetimizi etkileyen ürünler değil mi? Patatesin, soğanın, etin, sütün, ekmeğin, simidin, çayın, yağın, şekerin, marulun, domatesin fiyatı, peynirin, zeytinin, yumurtanın fiyatları, kira, doğalgaz, elektrik, ulaşım giderleri hayatımızın olmazsa olmazları değil mi? Halkın enflasyonu bunlarla ilgili… Buralarda iyiye giden bir şey görebiliyor musunuz? Vatandaşı umutlandıracak bir ışık görüyor musunuz?
Neyse “tozpembe rüyalar ülkesinde” yaşıyoruz aslında ama farkında değiliz. “Uyuyup altı ay sonra uyandık” neler değişmişti neler… Yeni bir uykuya daha ihtiyacımız var… Acaba diyorum yeni bir uykuya dalsak uyandığımızda farklı bir dünyaya uyanır mıyız?
Ne yazık ki öyle dünya yok. Böyle bir çözüm ancak rüyalarda olur. Hayatımızdaki gerçekler bizi bırakın uyuyup uyanmaya, uyumaya bile müsaade etmiyor.
Çizilen onca tozpembe tabloya rağmen gördüğümüz en acı gerçek 2025 yılının 2024 yılından çok daha zor geçeceğini gösteriyor. Geçtiğimiz gün arkadaşlarımızın katıldığı bir basın açıklamasında sadece Esnaf Odaları Birliğine bağlı odaların 7-8 tanesinin yeni ücret tarifelerinin onay beklediğini öğreniyoruz. Esnaf Odaları Birliği büyük tüccarların, kallavi sermayeli işyerlerinin değil küçük ölçekli esnafın bağlı olduğu tescil aldığı hizmet sektörünün temsilcileri.
Özellikle küçük esnafın zam talebi varsa eğer orada sıkıntı vardır. Küçük esnaf hiçbir zaman durup dururken yeni hizmet tarifesi istemez. İşlerinin iyi gitmeyeceğini bile bile yeni tarife istemez. Her şey yolunda gitse büyük tüccarlar arasında bir rekabet olmaz ama küçük esnaf açısından rekabet her daim açıktır. Onun için bir daha sorayım, “Her şey yolunda mı, daha daha nasılsınız?”